20 Haziran 2019 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 30807

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

İKİNCİ BÖLÜM KARAR

EVİN BARIŞ BAŞVURUSU

Başvuru Numarası: 2016/172

Karar TarihiBaşkan: 28/5/2019 

Başkan                    : Engin Yıldırım

Üyeler                      :: Recep KÖMÜRCÜ
                                     Celal Mümtaz AKINCI
                                     Muammer TOPAL
                                     Recai AKYEL

Raportör                     : Hüseyin Kaya

Başvurucu                  : Evin Barış

Vekili                           : Av. Mahmut KAÇAN

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1.    Başvuru, yakalama işlemi sırasında ve gözaltında darbedilme ile bu olay hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II.    BAŞVURU SÜRECİ

2.    Başvuru 29/12/2015 tarihinde yapılmıştır.

3.    Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4.    Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5.    Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6.    Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III.    OLAY VE OLGULAR

7.    Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 4/8/1992 doğumlu olup Batman'da ikamet etmektedir.

9.    Başvurucu hakkında 12/2/2010 tarihinde Van'da bir terör soruşturması kapsamında yakalama işlemi yapılmıştır. Başvurucu, Van Cumhuriyet Başsavcılığının (Cumhuriyet Başsavcılığı) talimatı ile 12/2/2010-14/2/2010 tarihleri arasında iki gün gözaltında kalmıştır,

10.    Başvurucu üzerine atılı suçlamalarla ilgili olarak 14/2/2010 tarihinde Cumhuriyet savcısına ifade verdiği sırada, kolluk görevlileri tarafından darbedildiğinden şikâyet etmiştir. İfadenin ilgili kısmı şöyledir:

Ben yukarıda belirtiğim adreste ailemle birlikte Batman ilinde ikamet ederim. Ailemle sorunlar yaşadığım için yaklaşık bir haftadır. Van'daki akrabalarımın yanında yaşıyorum. Olay günü olan 12/02/2010 tarihinde Emin Paşa Mahalesindeki akrabalarımın evinde bulunuyordum. Bakkala gitmek üzere evden çıkmıştım. Yolda gidiyordum. Boynumda da eşarp ve atkı vardı. Yüzüm kapalı değildi. Yolda giderken polis memurları beni ensemden tutup çekmek suretiyle arabalarına bindirdiler ve gözaltına aldılar, neden gözaltına alındığımı daha sonradan öğrendim. Gözatına alındığım sırada çevremde polislerin taşlandığı, molotof kokteyli atıldığı, yola barikat kurulup, eylemlerde bulunup bulunulmadığını bilmiyorum, daha doğrusu fark etmedim. Polis memurları beni sürekli darp ettiler, yüzümü puşi ile bağlayıp fotoğrafımı çekmek istediler, benim ceplerimde taş yoktu. Ancak daha sonradan ceplerimden taşlar çıktı, bu taşları polis memurlarının koyup koymadığını bilmiyorum, ancak büyük bir ihtimale cebime taşları polis memurları koymuştur, ben olay günü Emin Paşa Mahallesinde meydana geldiğini bildirdiğiniz barikat kurmak suretiyle yolu trafiğe kapatma, polislere ve araçlarına taş ve molotof kokteyli atılması olaylarına katılmadım.

11.    Tutuklanması talebiyle 14/2/2010 tarihinde gönderildiği Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinin (terör suçlarına bakmakla görevli) sorgusunda da başvurucu anılan iddialarını yinelemiştir. Başvurucu aynı tarihte terör örgütü üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek, terör örgütünün propagandasını yapmak, terör örgütü faaliyeti kapsamında kamu görevlisine direnmek suçlarından tutuklanmıştır. Başvurucunun sorgu hâkimine verdiği ifadenin ilgili kısmı şöyledir:

"...olay günü saat: 19.00 sularında mahalle de adını bilmediğim bir markete gidiyordum, ekmek alacaktım, birden arkamdan bir elin beni yakaladığım gördüm, benim yüzüm sarılı değildi, boynumda eşarbım vardı, hiç bir şekilde olaylara katılmadım, cevimde taş yoktu, muhtemel hu taşları polis yoktu, bana göstermiş olduğunuz fotoğraflardaki molotof kokteyleri ile ilgili bir ilgim yoktur, benim internet çıktılarından haberim yoktur, internet çıktılarını kimse bana söylemedi ve tavsiye etmedi, ben gözaltına alındıktan sonra gerek emniyete götürürken gerek emniyette iken bacağımda darp edildim, yüzümü puşi ile bağlayarak fotoğrafımı çekmeye davrandılar..."

12.    Anılan suçlar kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığınca 12/3/2010 tarihinde başvurucu hakkında iddianame tanzim edilmiştir. İddianamede, başvurucunun Cumhuriyet Başsavcılığınca alman ve kolluk görevlilerince darbedildiği iddiasını içeren yukarıdaki savunmasına da yer verilmiştir. İddianamenin ilgili kısmı şöyledir:

"...15-20 kişilik bir grubun sokak girişine biriket ve beton parçaları ile barikat kurmak suretiyle yolu araç trafiğine kapattıklarının görüldüğü, bu gruba dağılmaları yönünde emniyet görevlileri tarafından gerekli uyarıların yapıldığı, ancak uyarılara aldırmadan eylemlerine devam eden gruba yönelik yapılan müdahale sırasında, grup içerisinde yüzleri bez parçaları ile kapalı şahıslar tarafından emniyet görevlileri ve araçlarına taşlar ve molotof kokteylleri ile saldırılarda bulunulduğu, saldırıda bulunan grup içerisinde olduğu görülen 160 - 165 cm boylarında, yüzü bez ile kapalı olan Şüpheli Evin BARIŞ'ın [Başvurucu] grubun dağılmaya başladığı sırada Fidanlık Yolu Mehmet Ağa Camii karşısında bulunan sokağa girdiğinin görülmesi üzerine görevlilerce yaya olarak yapılan kovalamaca sonucu zor kullanılarak yakalandığı, şüphelinin olay sırasında yüzünü kapattığı bir adet renkli bez parçasının ele geçirildiği, ayrıca yapılan üst aramasında iki adet taşın ele geçirildiği, Şüpheli Evin BARIŞ'ın bu şekilde grup içerisinde yer aldığı, fikir ve irade birliği içerisinde grupla birlikte hareket ederek grubun eylemine destek verdiği, terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösteride tanınmamak amacıyla yüzünün bir kısmını bez parçası ile kapattığı, yasadışı gösteriye müdahalede bulunan güvenlik güçlerine taş atmak suretiyle direndiği,

13.    Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından iddianamenin kabulü ile başlayan kovuşturmanın 28/5/2010 tarihli ilk celsesinde başvurucunun alınan savunmasında "...beni yakaladıklarında yüzümü çevirip baktıklarında, aa bu kızmış dediler, sürekli darp uyguladılar, çok kötü muamele yaptılar..." şeklinde kolluk görevlileri tarafından darbedildiği iddiasını yinelediği görülmektedir. 28/7/2010 tarihli ikinci celsede ise yasal değişiklik nedeniyle görevsizlik kararı verilmiş ve kovuşturmaya Van 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından devam edilmiştir. Başvurucu burada da "...Sokağa bir kaç adım atar atmaz üzerime polisler çullandı ...Polislerin bu şekilde üzerime çullanıp gözaltına almaları nedeniyle psikolojim iyice bozuldu ...Ayrıca göz altında darp edildiğime ilişkin hekim raporum da bulunmaktadır. Emniyette yeniden darp edildiğim esnada..." şeklinde kolluk görevlilerince darbedildiğini ileri sürmüştür. Van 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından da görevsizlik karan verilmiş, dosya Van 2. Çocuk Mahkemesine gönderilmiştir. Bu Mahkemece de görevsizlik kararı verilmesi sonrası kovuşturmaya Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) tarafından devam edilmiştir. Mahkemenin 26/8/2014 tarihli celsesinde verdiği savunmada başvurucu yine "...yolda yürümekte iken polisler tarafından olaylara katıldığım iddiası ile yakalandım... polisler bana arkadan yaklaştılar ben yüzlerini dahi görmedim, beni orada darp etmeye başladılar, karakola götürülene kadar darp edildim, hatta karakolda da darp edildim..." şeklinde kolluk görevlileri tarafından darbedildiği iddiasını dile getirmiştir. Başvurucu 30/9/2014 tarihli celsede ise kendisini darbettiğini iddia ettiği kolluk görevlileri hakkında Mahkeme tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasını talep etmiştir. Mahkeme, başvurucunun suç duyurusunu kendisinin de ilgili makama yapabileceğini belirterek bu talebi reddetmiştir.

14.    Başvurucu 1/10/2014 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği şikâyet dilekçesinde "...bakkala gitmekteyken arkasından polis memurlarınca ensesinden tutulup çekilerek kolluğun arabasına bindirildiğini, polis memurlarının kendisini darp etmeye başladığını, araç içerisinde yere yatırılarak tekmelenip yumruklandığını, darp ve kaba dayağın götürüldüğü Emniyet Müdürlüğünde de devam ettiğini..." şeklindeki iddialarla ilgili polis memurları hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Aynı tarihte Cumhuriyet Başsavcılığınca adli soruşturma başlatılmıştır.

15.    Cumhuriyet Başsavcılığınca, başvurucu hakkında yürütülen kovuşturma dosyası 24/10/2014 tarihinde Mahkemeden talep edilmiş ve gönderilen dosya incelendikten sonra 3/11/2014 tarihinde iade edilmiştir. Bunun dışında Cumhuriyet Başsavcılığınca kolluğun ilgili biriminden 3/11/2014 tarihinde başvurucunun şikâyetine konu olay anma ilişkin varsa kamera kaydı talep edilmiştir. Kolluğun 29/1/2015 tarihli cevap yazısı ekinde düzenlenen tutanakta, Çocuk Şube Müdürlüğüne ait kayıt cihazı üzerine takılı iki adet sabit diskte yapılan inceleme sonucunda olay tarih ve saatine ilişkin bir kayda ulaşılamadığı ve kayıt cihazı ile sabit disklerin muhafaza altına alındığı belirtilmiştir.

16.    Gönderilen kovuşturma dosyası incelenerek 3/11/2014 tarihinde Mahkemeye iade edilmiştir. Söz konusu dosya içerisinde bulunan ve olaya ilişkin kolluk görevlilerince düzenlenen "olay yakalama ve el koyma tutanağı"nm ilgili kısımları şöyledir:

"(...) terör örgütü yanlısı yayın yaptığı bilinen internet sitelerinde 15 Şubatta gençler eyleme çağrılmıştır.

(...) terör örgütü üyeleri ve sempatizanları tarafından ilimizde gerçekleştirilebilecek muhtemel eylemlere karşı 12.02.2010 günü 3928 kod nolu zırhlı ekip olarak (...) sokak girişinde Saat 17.00 sıralarında 15-20 kişilik bir grubun sokak girişine biriket ve beton parçaları ile barikat kurmak suretiyle yolu araç trafiğine kapattıkları görülmüş toplanan gruba megafon ile dağılmaları yönünde gerekli ikazlar yapılmış, ancak grup dağılmayarak eylemlerine devam etmeleri üzerine konu hakkında günün Nöb. C. Savcısına (CMK.250.Madde İle Görevli) bilgi verilmiş, C.Savcısının 'Siz grupta bulunan şahısların yakalanmasına yönelik çalışmalara başlayın, şahıslardan ve olay yerinden suç ve suç unsuruna rastlamanız halinde el koyun, olay yerinde gerektiğinde kamera çekimi yapın' şeklindeki talimatlarına istinaden gruba gaz ile müdahale edilmiş, grup içerisinde yüzleri bezler ile kapalı şahıslar tarafından aracımıza taş ve Molotof Kokteyli ile saldırıda bulunulmuş, saldırıda bulunan grup içerisinde yer alan 1,60-1,65 cm. boylarında yüzü bez ile kapalı şahıs [başvurucu] tespit edilmiş, grup dağılmaya başladığı esnada araçtan inilmek suretiyle daha önceden eşkalim tespit ettiğimiz şahsın (...) sokağa girdiğinin görülmesi üzerine şahıs sokak içerisinde kovalamaca sonucu şahsa yasal hakları hatırlatıldıktan sonra zor kullanılarak 12.02.2010 günü saat: 19.20 sıralarında yakalanmış ve yapılan kontrollerde yüzü kapalı bulman şahsın bayan olduğu tespit edilmiştir.

Şahıs yakalandıktan sonra olay yerinde yapılan araştırmada olay esnasında aracımıza atılan ancak yanmamış şekilde yol kenarında bulunarak elde edilen 1 adet üzerinde [...] ibareleri bulunan kırmızı renkli içerisinde sıvı madde olan, ağzı kırık cam şişe Molotof kokteyli ile ayrıca olay mahallinde yapılan araştırmada yol kenarında 2 adet iç içe geçirilmiş pembe renkli poşet içerisinde 3 adet kullanma hazır vaziyette Molotof Kokteyli ile edilerek C.Savcısı [...]nın talimatlarına istinaden el konulmuştur.

Şahsın grup içerisinde bulunduğu ve yakalandığında esnada yüzünü kapatmış olduğu karışık renkli bez parçası elde edilerek C.Savcısı [..]nın talimatlarına istinaden el konulmuştur.

17. Yakalama İşlemini yapan kolluk görevlilerinin düzenlediği tutanak içeriğine göre başvurucu 12/2/2010 günü saat 19.20'de yakalanmış, hakkında düzenlenen adli raporla birlikte saat 22.50'de adli işlemler için Çocuk Şube Müdürlüğüne teslim edilmiştir.

Başvurucu hakkında 12/2/20 i O tarihinde düzenlenen adli rapora göre başvurucunun sağ bacak orta dış kısmında 8x7 cm boyutlarında ekimoz mevcut olup bu yara basit tıbbi müdahale ile giderilebilir düzeydedir. Bu sağlık raporunun sıhhati konusunda başvurucunun herhangi bir şikâyet ileri sürmediği de görülmektedir.

18. Cumhuriyet Başsavcılığınca 27/3/2015 tarihinde başvurucunun kolluk görevlilerince darbedildiği iddiasına ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Kararın ilgili kısımları şöyledir:

Yukarıda açık kimlik bilgileri belirtilen müştekinin [Başvurucu], olay tarihinde [..] Terör örgütü sempatizanlarının Mehmet Ağa Camii karşısında düzenlenen yasa dışı gösteri sırasında kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alındığı, müştekinin alınan beyanında kolluk görevlilerinin kendisini yakaladıktan sonra cebine taş koyduklarını, yüzünün puşi ile kapatarak fotoğrafını çektiklerini ve kendisini darp ettiklerini beyan ettiği, yapılan soruşturma kapsamında suç tarihine ilişkin gözaltı kamera kayıtlarına ulaşılamadığı, müştekinin somut bir şekilde kim tarafından nerede darp edildiğine ilişkin beyanda bulunmadığı, basit yaralanmanın ne suretle gerçekleştiğine dair dosya kapsamında somut delil bulunmadığı, müştekinin polisler tarafından darp edildiği, cebine taş koyulduğu ve yüzünün puşi ile kapatılıp fotoğrafının çekildiği iddialarının gerçekleştiğine dair her türlü şüpheden uzak somut delil elde edilemediği anlaşılmakla;

Faili meçhul şüpheliler hakkında üzerlerine atılı suçtan, CMK. ’ nun 112. maddesi gereğince kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA,

19.    Başvurucu söz konusu kovuşturmasızlık kararma itiraz etmiş, itiraz Van 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 17/12/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Ret kararı başvurucu tarafından 24/12/2015 tarihinde tebellüğ edilmiştir.

20.    Başvurucu 29/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV.    İLGİLİ HUKUK

21.    4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun "Bir suçun işlendiğim öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi" kenar başlıklı 160. maddesi şöyledir:

"(1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya haşlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür."

V.    İNCELEME VE GEREKÇE

22.    Mahkemenin 28/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

23. Başvurucu; olay yerinde meydana geldiği belirtilen gösteri ile bir ilgisi olmamasına rağmen kolluk görevlilerince ensesinden çekilerek yakalandığını, polis aracı içinde tekme ve yumrukla darbedildiğini, polis merkezinde de darp eyleminin devam ettiğini iddia etmektedir. Ayrıca başvurucu, polis merkezinde yüzünün örtü ile kapatılarak fotoğrafının çekilmeye çalışılmasına direndiği için kötü muameleye maruz kaldığından ve polis memurlarınca cebine taş konulmasından da yakınmaktadır. Başvurucu, hakkında düzenlenen adli raporda iddiasını kanıtlayan bir yaralanma tespiti olmasına rağmen adli makamlarca resen bir soruşturma açılmaması, kendisi şikâyetçi olduktan sonra ise Cumhuriyet Başsavcılığınca gerekli deliller toplanmaksızın kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi nedeniyle etkili bir soruşturmanın yapılmadığını da iddia etmektedir. Başvurucuya göre olaya ilişkin kamera kaydının bulunup bulunmadığına dair inceleme yine kolluk görevlilerince yapıldığından soruşturma bağımsız ve tarafsız şekilde de yürütülmemiştir. Başvurucu anılan bu iddiaları kapsamında Anayasa'nm 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alman kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

24.    Anayasa’nm 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."

25.    Anayasa’nm 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devletin temel amaç ve görevleri, ...kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."

26.    İşkence ve kötü muamele yasağına ilişkin şikâyetlerin devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri dikkate alınarak maddi ve usul boyutları bakımından ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Devletin negatif yükümlülüğü bireyleri işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye ya da cezaya tabi tutmama sorumluluğunu içerirken devletin pozitif yükümlülüğü hem bireyleri bu tür muamelelerden korumayı (önleyici yükümlülük) hem de etkili bir soruşturma yoluyla sorumluların tespitini ve cezalandırılmasını (soruşturma yükümlülüğü) içermektedir. İşkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutu, negatif yükümlülük ile önleyici yükümlülüğü kapsamakta; pozitif yükümlülüğün alanında kalan soruşturma yükümlülüğü ise usul boyutunu oluşturmaktadır (benzer yöndeki inceleme usulünü içeren kararlar için bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 75; Mehmet Şah Araş ve diğerleri,B. No: 2014/798, 28/9/2016, § 64; Mustafa Rollas, B. No: 2014/7703, 2/2/2017, § 49).

27.    Somut olayda başvurucu; bacağından yaralanmasına neden olan olayın etkili bir şekilde soruşturulmadığınm yanı sıra söz konusu yaralanmaya neden olan eylemin devlet görevlilerinden sâdır olduğunu, başka bir ifadeyle kötü muamele yasağının maddi boyutunun da ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Ancak başvuru formu ve ekleri ile soruşturmadaki deliller, söz konusu iddiayı bu aşamada incelemeye imkân vermemektedir. Bu nedenle somut olaya ilişkin değerlendirme, başvuruya konu olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak Anayasa’nm 17. maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde, sadece devletin pozitif yükümlülüğü kapsamındaki etkili soruşturma yapma yükümlülüğü açısından ele alınacaktır.

1.    Kabul Edilebilirlik Yönünden

28.    Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2.    Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

29.    Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün bir usul boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini, gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak, kamu görevlilerinin ya da kuramlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 110).

30.    Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’mn 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nm 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarım istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).

31.    Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması yahut yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun yetkililer, resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir. Şikâyet yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren belirtiler bulunduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak, özenli ve süratli yürütülmesi, bir bütün olarak etkili olması gerekir (Tahir Canan, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).

32.    Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplaması gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarımn gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı;

soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır. Bu kapsamda yetkililer diğer deliller yanında görgü tanıklarının ifadeleri ile kriminalistik bilirkişi incelemeleri dâhil söz konusu olayla ilgili kanıtları toplamak için alabilecekleri bütün makul tedbirleri almalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).

33.    Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer taraftan burada yer verilen değerlendirmeler hiçbir şekilde Anayasa’nm 17. maddesinin başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı, tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir {Cezmi Demir ve diğerleri, § 113).

34.    Devlet memurları tarafından yapılan işkence ve kötü muamele hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olması için soruşturmadan sorumlu ve tetkikleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması gerekir. Soruşturmanın bağımsızlığı sadece hiyerarşik ya da kurumsal bağlantının olmamasını değil ama aynı zamanda somut bir bağımsızlığı da gerektirir. Dolayısıyla etkili bir soruşturmadan söz edilebilmesi için öncelikle soruşturmanın bağımsız yürütülebilir bir niteliğe sahip olması gerekir {Cezmi Demir ve diğerleri, § 117).

35.    Soruşturma sonucunda alman kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz konusu kararın yaşam hakkına yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir {Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

36.    Başvurucunun adli bir işlem kapsamında kolluk personeli tarafından yakalandığı hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucu; kolluk görevlilerince ensesinden çekilerek yakalandığını, polis aracı içinde ve Emniyet Müdürlüğü binasında kolluk görevlilerinin tekme ve yumruklarıyla darbedildiğini iddia etmektedir. Başvurucunun ensesinden tutularak çekildiği iddiasının ya da bu iddia doğru olsa bile eylemin kötü muamele teşkil edecek seviyeye vardığının makul birtakım delilerle desteklenemediği anlaşılmaktadır. Ancak başvurucunun polis aracı içinde ve Emniyet Müdürlüğü binasında darbedildiğine ilişkin iddiasını, hakkında düzenlenen adli raporla (bkz. § 17) kuvvetlendirdiği görülmektedir. Şu hâlde başvurucunun yakalama anma ilişkin olmasa da gözaltında tutulmaya ilişkin olarak kötü muameleye maruz kaldığı yönünde savunulabilir bir iddiasının bulunmadığı söylenemeyecektir.

37.    Kötü muamele yasağı kapsamında devletin negatif yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin savunulabilir bir iddianın bulunduğu durumlarda resen ve derhâl soruşturma açılması, başka bir ifadeyle soruşturma açılmasının mağdurun insiyatifine bırakılmaması gerekmektedir. Aksi durumda kaybolma ya da bozulma ihtimali olan delillerin elde edilmesi imkânı ortadan kalkabilir. Bunun da ötesinde soruşturma derhâl ve resen başlatılmadığında bu tür eylemlere müsamaha gösterildiği ya da olayın üzerinin kapatılmaya çalışıldığı intihasının özelde olayın mağdurlarında, genelde ise kamuoyunda oluşmasına sebep verilebilir. Bu durum ise hukuk devletine olan bağlılığı, adalete olan güveni zedelemektedir.

38.    Başvurucunun hakkmdaki suçlamayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısına verdiği ilk ifadeden itibaren yargılamanın hemen her safhasında kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddiasını tekrar ettiği görülmektedir (bkz. §§ 10-13). Buna rağmen başvurucunun iddiaları konusunda Cumhuriyet Başsavcılığınca resmî bir soruşturma başlatılmamış, mahkemelerce de bu yönde bir suç duyurusunda bulunulmamıştır. Bu doğrultuda kötü muamele yasağı kapsamında devletin negatif yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin savunulabilir bir iddianın bulunduğu hâllerde -mağdurun insiyatifıne bırakılmaksızın- derhâl resmî bir soruşturma başlatılması noktasında yargı makamlarının gereken özeni gösterdiği söylenemeyecektir.

39.    Başvurucunun bizzat verdiği bir dilekçeyle kolluk görevlilerinden şikâyetçi olması üzerine başlatılan soruşturmada, Cumhuriyet savcısınca başvurucunun olaya ilişkin delil ve şikâyetlerinin dinlenmesi için ifadesinin alınması yoluna gidilmemiştir. Oysa başvurucunun alınacak ifadesinde kendisine yöneltilecek sorularla olayın gerçekleşme koşulları, failler ve varsa tanıklar ile diğer birtakım deliller tespit edilebilir, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması daha mümkün hâle getirilebilir. Ayrıca şikâyet edilen kolluk görevlilerinin kim olduğu hususunda Cumhuriyet Başsavcılığınca bir araştırma yapılmamış, faili meçhul şekilde yürütülen soruşturma somut delil olmadığı gerekçesiyle kovuşturmasızlık kararı ile sonlandırılmıştır. Dolayısıyla belirtilen hususlar doğrultusunda etkili bir soruşturma için gerekli olan, önemli birtakım delillerin toplanmasında özenli davranıldığı söylenemeyecektir.

40.    Yürütülen soruşturma kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı, kolluktan olay anına ilişkin varsa kamera kaydının gönderilmesini istemiş ve iki sabit diskte yapılan araştırmada istenen zaman aralığında bir kaydın olmadığı yönündeki kolluğun cevabı ile yetinmiştir. Bu durum başvurucunun da şikâyetinde dile getirdiği soruşturmanın bağımsız ve tarafsız yürütülmediği algısına neden olabilecek niteliktedir. Hâlbuki anılan yönde bir izlenim verilmemesi açısından ilgili kaydın Cumhuriyet Başsavcılığınca atanacak -kolluk görevlisi olmayan- bir bilirkişi marifeti ile incelenmesi yolu tercih edilebilirdi. Bu açıdan da etkili bir soruşturma yürütülmesi noktasında özenli davranıldığı söylenemeyecektir.

41.    Verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararında, kim tarafından ve nerede yaralandığı hususunda somut bir açıklama getirmediği belirtilen başvurucunun kolluk görevlilerince darbedildiği yönündeki iddiasının soyut olduğu vurgulanmıştır (bkz. § 18). Ancak Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun ifadesinin alınması yoluna gidilmemesi, delil olarak sunulan adli raporda tespit edilen yaralanma ile başvurucunun iddiası bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde söz konusu gerekçenin soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması ilkesi açısından yeterli olduğu söylenemeyecektir. Ayrıca olaya ilişkin kolluk görevlileri tarafından düzenlenen tutanakta (bkz. § 16) ve Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen iddianamede (bkz. § 12) başvurucunun kolluğun zor kullanımı ile yakalandığı belirtilmektedir. Buna rağmen kovuşturmasızlık kararı gerekçesinde; kötü muamele olduğu ileri sürülen müdahalenin Anayasa’nm aradığı, zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme bulunmamaktadır. Şu hâlde kovuşturmasızlık karar gerekçesinin de etkili soruşturma yapma yükümlülüğü açısından uygun ve yeterli olduğu söylenemeyecektir.

42.    Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nm 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

43.    30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."

44.    Başvurucu, kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin tespiti ile yeniden yargılama ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

45.    Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.

46.    Mehmet Doğan kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir {Mehmet Doğan, §§ 57, 58).

47.    Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür {MehmetDoğan, § 59).

48.    Başvuruda, Anayasa'nm 17. maddesinde düzenlenen kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin yargısal bir karara varmak için gerekli olan deliller toplanmadan ve eylemin orantılılığı hususunda açık bir değerlendirme yapılmadan verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

49.    Bu durumda kötü muamele yasağı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden etkin bir adli soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden soruşturma ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda Cumhuriyet

Başsavcılığınca yapılması gereken iş, öncelikle ihlale yol açan kovuşturmaya yer olmadığı kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal sonucuna uygun yeniden karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Van Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2014/13228) gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

50. Başvuruda, kötü muamele yasağının usul boyutu itibarıyla ihlal edildiği sonucuna varılarak yeniden etkin bir adli soruşturma yürütülmesi amacıyla kararın bir örneğinin Van Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesinin yeterli bir giderim oluşturduğu değerlendirildiğinden manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.    Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiamn KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B.    Anayasa’nm 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

C.    Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Van Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

D.    Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E.    239,50 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.714,50 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F.    Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G.    Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.