Vergi İncelemeleri ve Eleştiriler / Zeki Gündüz
(01.10.2014) Değerli DÜNYA okurları, sizlerle sürekli paylaştığım için bildiğiniz üzere, artık Vergi İdaresi özellikle büyük olarak tanımladıkları mükellefl eri (ille Büyük Mükellefl er Vergi Dairesi mükellefi... |
Değerli DÜNYA okurları, sizlerle sürekli paylaştığım için bildiğiniz üzere, artık Vergi İdaresi özellikle büyük olarak tanımladıkları mükellefl eri (ille Büyük Mükellefl er Vergi Dairesi mükellefi olmaları gerekmez) sürekli (zamanaşımı içindeki tüm yıllarını) inceleme çabasında görünüyor. İnceleme elemanı sayısını 2.5 kat artırarak 10.000’e çıkaran Vergi Denetim Kurulu, riskli alan ve konuları donanım ve yazılım alt yapısı ile tespit edip “Risk Bazlı Denetim” yapmaya gayret ediyor. Geçen yazımda başladığım incelemelerdeki olası eleştiriler konusuna devam ediyorum. 1. Taşınmaz ve iştirak hisse satış kazancı istisnası Mali İdare, bize göre yanlış bir yaklaşımla, ana sözleşmelerinde (faaliyet konuları arasında) gayrimenkul alım, satımına ilişkin bir ibare bulunan tüm şirketleri, gayrimenkul ticareti yapıyor sayıp, Kanunun tanıdığı istisnadan yararlanılmayacağı iddiası ile tarhiyat yapıyor. Oysa, özellikle yeni Türk Ticaret Kanunu öncesinde vekalet veya imza yetkisi verilirken, ana sözleşmede taşınmaz satışına ilişkin bir ibare yoksa, noterler vekaletname çıkarmıyor veya imza yetkisi verdirmiyordu. Geçmişte ana sözleşmelerde rutin olarak yer alan ibareler, işin ticareti için değil, pratikte (kendi ihtiyaçlarınız için) gayrimenkul alabilmek veya (ihtiyaç dışı gayrimenkulü ) satabilmek için bir zorunluluktu. 2. Gayrimenkul veya iştirak satışında zarar halinde zararın %75’inin indirilemeyeceği iddiası “ Satışında elde edilecek kazancın %75’i vergiden istisna ise, zarar halinde de zararın %75’i indirim olarak dikkate alınamaz.” gerekçesi ile eleştiriler yapılıyor. Bu eleştiriler yapılırken bahse konu istisnanın şarta bağlı istisna olduğu, ancak, o şartlar yerine getirilirse ve istenirse uygulanabileceği gözardı ediliyor. Ancak yargı ne yazık ki bugüne kadar inceleme elemanlarının yaklaşımını onaylar bir yaklaşım sergiliyor. 3. Şahısların gayrimenkul kazançlarının vergilendirilmesi 4. Hazine zararı kavramını yok sayan yorumlar İlişkili iki şirket Türkiye içinde ise ve her ikisinin vergi pozisyonları da kurumlar ve KDV açısından ödeyen (olası tarhiyat matrahını kapsayacak kadar) durumunda ise hazine zararının olmadığı düşüncesindeydik ve uygulama da bu yöndeydi. Ancak bir incelemede, hazine zararının varlığı araştırılırken, alıcı şirketin dönem sonu stoğu da dikkate alınıp, ödenmesi geciken vergi için stoğa da pay verilince, stoğa isabet eden kadar bir vergi, alıcı şirket tarafından, bir sonraki vergileme döneminde (muhtemelen bir önceki dönemin 4. geçici vergisi yerine, bir sonraki dönemin 1. geçici vergisi olarak, en fazla üç ay gecikme ile) gecikerek ödenmiş hale geldi. Bu yaklaşımla (ki yaklaşım doğru değil), 10 bin TL’lik geç ödendiği iddia edilen vergi için, kurumlar vergisi, KDV (ki, KDV’de hazine zararı iddiası da yoktu) gecikme faizi, ceza, toplam 1 milyon 450 bin TL’lik yani 145 kat cezalı tarhiyat uygulandı. Bu yaklaşım yanlıştır, çünkü, bu yaklaşımla, alıcı şirketin dönem sonunda 1 TL’lik stoğu varsa hazine zararı var çıkıyor ki kanun koyucu, hiçbir düzenlemeyi uygulanamasın diye yapmaz, yaptığı iddia edilemez. Kaynak: Dünya Gazetesi |