Yaşanamayan Tatil! / Yahya Arıkan
(03.07.2015)
“Mali tatil!” Başka bir deyişle “yaşanamayan tatil!” 2007 yılında yürürlüğe girdi. O yıldan beri “kanunen” uygulanmakta. Ama ne yazık ki, sadece kanunen uygulanmakta. Bir türlü fiilen uygulama...

“Mali tatil!” Başka bir deyişle “yaşanamayan tatil!” 2007 yılında yürürlüğe girdi. O yıldan beri “kanunen” uygulanmakta. Ama ne yazık ki, sadece kanunen uygulanmakta. Bir türlü fiilen uygulama şansı bulamadı. Yasal ve idari düzenlemeler de bu şekilde oldukça bu tatil hiçbir zaman yaşanamayacak. 

1 Temmuz-20 Temmuz arası mali tatil. Yasal olarak 20 gün öngörülmüş. Yani mali işlerle uğraşanlar bu süre içinde tatil yapacaklar ve doğal olarak herhangi bir iş ile uğraşmayacaklar. 
Verilme süresinin son günü, mali tatil süresine veya mali tatilin son gününü izleyen yedinci güne rastlayan vergilere ilişkin beyannamelerin 27 Temmuz’a kadar verilmesi gerekiyor. Mali tatilin yaşanamamasının birinci sebebi bu. 
Örneğin, Haziran 2015 dönemine ilişkin KDV beyannamesinin normalde 24 Temmuz’da verilmesi gerekiyor. Ancak, mali tatil nedeniyle bu beyannamenin verilme süresi 27 Temmuz’a uzuyor. Yani tatil, aslında 20 gün değil, 3 gün olarak uygulanıyor. 
Mükelleflerin tüm mali işlerini yürüten bir mali müşavirin, kanuna uyup 1 Temmuz-20 Temmuz arasında tatil yaptığını ve 21 Temmuz’da işine başladığını düşünelim. Normalde 4 gün içinde KDV beyannamesini hazırlaması gerekirken bu süreye 3 gün daha ekleniyor ve 7 gün içinde beyannamenin hazırlanıp verilmesi gerekiyor.

Bildirimlerin süresi uzamalı! 
Muhasebe ve vergi işleri ile azıcık uğraşanlar bilirler ki; 7 günlük süre içinde mükelleflerin tüm kayıtlarını tamamlayıp KDV beyannamesini hazırlamaları mümkün değildir. Bu nedenle hiçbir mali müşavir kanuna aldanıp 1 Temmuz - 20 Temmuz tarihleri arasında tatil yapmıyor. Yani tatil fiilen yaşanamıyor. 
Sadece KDV beyannamesi örneğinde bile tatilin yaşanamayacağı ortaya çıkıyor. Bunun dışında, hem Maliye Bakanlığı’na hem de Sosyal Güvenlik Kurumu’na verilmesi gereken onlarca beyanname ve bildirim var. 
Peki bu düzenlemeyi ihdas edenler bu durumun farkında değiller mi? Elbette farkındalar ama göstermelik bir tatili uygulatma konusunda ısrarcılar. Gerçek bir tatil düzenlemesi yapılmak isteniyorsa tatilin yaşandığı ay içinde verilmesi gereken beyanname ve bildirimlerin verilme süresi tatilin bittiği tarihten itibaren 20 gün uzatılmalı. Bu şekilde 20 günlük tatilde fiilen uygulanmış olacaktır.

Sebepleri çok! 
Mali tatilin yaşanamamasının ikinci sebebi ise bazı sürelerin kapsam dışında bırakılması. Mali tatil uygulamasını başlatan 5604 sayılı kanun, gümrük idareleri, il özel idareleri ve belediyeler tarafından tarh ve/veya tahsil edilen vergi, resim ve harçlarla ilgili olarak bu tatil uygulanmayacağını söylemiş. 
Buna göre, örneğin, ithalde alınan katma değer vergisi, emlak vergisi, çevre temizlik vergisi gibi vergiler hakkında mali tatil uygulanmayacak. Bu durumda kolaysa ithalatçı bir firmanın mali müşaviri 1 Temmuz-20 Temmuz arasında tatil yapsın. 
Mali tatilin yaşanamamasının üçüncü ve en kötü sebebi ise vergi idaresinin ve inceleme elemanlarının fiili davranış ve tutumları ile tatili yok saymaları. Kamu gücünü elinde bulunduran bu kurumlar mali tatili dikkate almaksızın sözlü olarak bilgi ve belge talep etmekteler. Bu da mali tatili yaşanamaz kılmakta. 
Yaşanabilir bir “mali tatil” dileğiyle…

SOSYAL GÜVENLİK 
Küçük esnaf iş güvenliği uzmanlığı yapabilecek! 
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın önemi, son yıllarda yaşanan ölümcül iş kazalarının sayısının çoğalmasıyla daha da artmıştır. Yasa ile birlikte, işyerlerine iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve 10’dan çok işçi çalıştırılan çok tehlikeli işyerlerinde diğer sağlık personeli çalıştırma zorunluluğu getirilmişti. 
Ancak sistemin Türkiye gerçeklerinden uzak ve hatalı kurulması nedeniyle iş kazalarının azalması yerine daha da arttığı görülmektedir. 
Bu köşeden bizim de defalarca uyardığımız hatalı kurguların düzeltilmemesi, sistemdeki aksaklıkları daha da artırmıştır. Son olarak 10 kişiden az işçi çalıştırılan, az tehlikeli işyerlerinde, iş güvenliği hizmetlerinin eğitim almış işveren veya işveren vekili tarafından yerine getirilmesi yönünde düzenleme yapıldı. Bu kapsamda başta mali müşavirler, kuaförler, bakkal ve diğer küçük esnaflar olmak üzere birçok işyeri eğitim alarak, iş güvenliği uzmanlığı ve işyeri hekimliği hizmetini verebilecek duruma geldi. 
Ondan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri gerekli eğitimi almış işveren veya işveren vekili tarafından yürütülebilmektedir. İşveren veya işveren vekillerine verilecek eğitimin programı aşağıdaki konuları içermektedir: 
Eğitim programları açıköğretim yoluyla düzenlenecektir. 
Ders içerikleri; uluslararası standartlara uygun, yazılı, işitsel ve görsel materyallerle desteklenmiş bir şekilde hazırlanır. Bakanlıkla protokol yapan üniversitelerce eğitim sonunda yapılacak sınavdan başarılı olanlara eğitimi tamamlama belgesi düzenlenecektir. 
Gerekli eğitimi tamamlayan işveren veya işveren vekilleri, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatında iş güvenliği uzmanı veya işyeri hekimine verilen görevleri, “işe giriş ve periyodik muayeneler ile tetkikleri hariç olmak üzere” yürütebilir. İşe giriş ve periyodik muayeneler ile tetkikleri işyeri hekimlerinden alınabileceği gibi kamu sağlık hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alınabilir. 
Asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulan işyerlerinde her bir işveren veya işveren vekilleri ayrı ayrı eğitim almak zorundadır.



Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi