KDV İadesinde Çile Sona Erecek Mi? / Yahya Arıkan
(03.09.2015)
Gelir İdaresi 2000’li yılların başından itibaren, vergiye gönüllü uyum ve çözüm odaklı olarak mükellef haklarının önemini vurgulamaktadır. [Haber görseli] Bu bağlamda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın...

 Gelir İdaresi 2000’li yılların başından itibaren, vergiye gönüllü uyum ve çözüm odaklı olarak mükellef haklarının önemini vurgulamaktadır. 

[Haber görseli]
Bu bağlamda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın kurulması ve vergi dairelerinin yeniden yapılandırılması sürecinde, devamlı surette mükellef haklarını ön plana çıkarmış, yayımlamış olduğu bildiri, reklam, ilan ve afişlerde bu konuyu devamlı sıcak tutmuştur. Bugün herhangi bir vergi dairesine gittiğinizde, kapıda ilk karşılaşacağınız afiş “Mükellef Hakları”nın yer aldığı afiş olacaktır. 
Ancak bugün itibarıyla niyet ile uygulama birbiriyle örtüşmüyor. Niyette belirtilen hususlar tamamen olması gereken ve vergisini ödeyen bir mükellefin anayasadan kaynaklanan hakları olmasına rağmen ve bu husus siz daha vergi dairesinin kapısından girdiğiniz anda hakkınız olarak belirtilmesine rağmen, uygulamada maalesef bu hakların hiçbir önemi kalmıyor.

İade dikkate alınmıyor! 
Mükellef haklarının dikkate alınmadığının en net örneği KDV iade sistemi. KDV, genel hatlarıyla mal teslimi hizmet ifası üzerinden uygulanan, yaratılan katma değer üzerinden doğan ve nihayetinde verginin tamamının nihai alıcı üzerinde kaldığı bir vergi. Temel kural; hesaplanan KDV’nin indirim yoluyla giderilmesi, bazı teslim ve hizmetlerde ise indirim yoluyla giderilemeyen KDV’nin iade yoluyla mükellefe geri verilmesidir. Hal böyle olunca üzerinde KDV biriken ve iade hakkı olan mükellefler bu vergileri Gelir İdaresi’nden nakden ya da mahsuben iade yoluyla alma hakkını yasal düzenlemeler çerçevesinde kullanmak istemekteler. 
Devlet vergi alırken, mükellef haklarını hatırlarken, sıra alınan verginin iadesine gelince ortada hak kalmamaktadır. İadenin yapılmaması için vergi daireleri tarafından yasal ve idari birçok mazeret ortaya konmakta ve iade süreci bıktırıcı bir hal almaktadır.

152 rehber
KDV iadesinde yaşanan sorunların çözülmesi için 23 Ağustos tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığı internet sitesinde 152 adet KDV iade rehberi yayımlandı. Söz konusu rehberler GİB’in internet sitesinde “Rehberler” bölümünde yer almakta. Rehberlerin yayımlanması öncesi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yayımlanacak rehberlerin vergiye gönüllü uyum çerçevesinde, gerek mükellef gerekse de muhasebeci ve mali müşavirlerin işlerini kolaylaştırmak amacıyla hazırlandığını belirtti. GİB’in internet sitesinde yayımlanan rehberler, KDV iade sürecine ilişkin mükellef ve mali müşavirlere yön gösteren açıklayıcı metinler olmasına rağmen sorun sistemde yapılan düzenlemelerle tek başına çözülecek bir sorun değil. 
KDV iadesinde sorunların çözümü için öncelikle gelir idaresinin, devlet kasasına giren KDV’nin iadesinin mükellefin hakkı olduğuna inanması gerekmekte. İadenin bir hak olduğuna inanılmadığı sürece KDV iadesindeki sorunların çözümü mümkün olmayacak.

SOSYAL GÜVENLİK 
Bilinmeyen tehlike: Meslek hastalığı
Basında iş kazalarına yönelik yer alan haber ve açıklamalar kamuoyunu önemli şekilde etkilemekte ve dikkatleri bu konuya çekmektedir. Özellikle son yıllarda meydana gelen iş kazası sonucu toplu ölümler tüm dikkatleri iş kazalarına[Haber görseli]yöneltmiştir. Ancak iş kazaları gibi dikkatleri üzerine çekmese de toplumdaki en önemli tehlikelerden birisi de meslek hastalıklarıdır. Meslek hastalığı, çalışma hayatında işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmaması nedeniyle ortaya çıkan ve sigortalının maruz kaldığı geçici ve sürekli hastalık, sakatlık veya ruhi arıza halleri olarak tanımlanabilecektir. 
Her mesleğin maruz kalabileceği tipik bazı meslek hastalıkları vardır. Mesleki bir faaliyetin yürütümü ya da bazı işlerde sürekli çalışma, kişide bu faaliyetlerle doğrudan bağlantılı hastalıklara yol açabilmektedir. 
5510 sayılı kanunda meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleri olarak tanımlanmıştır. 
Kaynak: İş!
Meslek hastalığı, işten ayrıldıktan sonra meydana çıkmış ve sigortalı olarak çalıştığı işten kaynaklanmış ise, sigortalının 5510 sayılı kanunla sağlanan haklardan yararlanabilmesi için eski işinden fiilen ayrılmasıyla hastalığın meydana çıkması arasında bu hastalık için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nde belirlenen süreden daha uzun bir zamanın geçmemiş olması şarttır. 
Meslek hastalığından söz edebilmek için uğranılan hastalık veya sakatlığın (ve hatta ölümün), sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir nedenle ya da işin yürütüm koşulları yüzünden ortaya çıkması gerekir. Dikkat edilirse, meslek hastalığı için kanunun öngördüğü nedenlerin her ikisi de sigortalının gördüğü iş ve çalıştığı işyeriyle ilgilidir. Yani meslek hastalığı, sigortalının işyerinde gördüğü işten veya işyerinden kaynaklanmaktadır. Meslek hastalığı, belirli bir mesleğin ifası sonucu o mesleğin nitelik ve yürütüm şartlarının doğurduğu bir sakatlık veya hastalıktır. Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı işyerinin şartları ve durumuyla da ilgili olabilir. Meslek hastalığı, zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkan bir rahatsızlıktır.  



Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi