Yeni Sınırlamalar Çerçevesinde Sermaye Artırımında Döviz Kullanımı / Umut Kolcuoğlu
(11.06.2018)
Son dönemde döviz kurlarındaki büyük artış, ülke genelinin olduğu gibi, hukuk dünyasının da gündeminde. Konu bu kadar gündemdeyken, geçtiğimiz ay Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Sermaye...

Son dönemde döviz kurlarındaki büyük artış, ülke genelinin olduğu gibi, hukuk dünyasının da gündeminde. Konu bu kadar gündemdeyken, geçtiğimiz ay Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Sermaye Hareketleri Genelgesi’ni yayımladı. Senenin başında Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar’da, döviz cinsinden borçlanmaya ilişkin önemli değişiklikler yapılmıştı. Geçen ay yürürlüğe giren bu değişiklikleri daha önceki bir yazımızda incelemiştik. Şimdi ise Sermaye Hareketleri Genelgesi, söz konusu değişikliklere ilişkin önemli düzenlemeler getirdi. Peki, döviz cinsinden borçlanmaya ilişkin tüm bu yenilikler, Türkiye’de yerleşik yabancı sermayeli şirketlerin sermaye artırımlarına ne şekilde yansıyacak?

Ekonomi Bakanlığı’nın verileri uyarınca 31 Aralık 2017 tarihi itibariyle Türkiye’de faaliyet gösteren 58.422 adet yabancı sermayeli şirket var. Bu şirketlerin yabancı pay sahiplerinin, şirketin sermaye artırımına katılırken, Türk Ticaret Kanunu’nun yanı sıra 32 Sayılı Karar ve Genelge'de belirlenen düzenlemeleri de göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Bu kapsamda yabancı pay sahibi, döviz kullanarak sermaye artırımına katılmak istediğinde, sermaye artırımı kapsamında nakden taahhüt ettiği payların itibari değerinin en az %25’ini, sermaye artırımının tescilinden önce şirket adına açılmış banka hesabına yatırmak zorunda. Kalan miktarı ise, tescili izleyen 24 ay içinde ödeyebiliyor.

En az %25 oranındaki sermaye artırım tutarı bankaya yatırıldıktan sonra, banka ilgili ticaret sicil müdürlüğünden sermaye artırımının tescil edildiğine ilişkin yazıyı alana kadar bu tutarı bloke ediyor. Blokaj ancak söz konusu yazı bankaya iletildiğinde kaldırılıyor ve şirket bu para üzerinde tasarruf hakkına sahip oluyor.

Şirket hesabına sermaye artırım beyanıyla aktarılarak banka tarafından bloke edilen dövizin üç ay içinde ilgili ticaret sicil müdürlüğü tarafından tescil edilerek sermayeye eklenmesi gerekiyor. Üç ay içinde tescil yapılmazsa, bu durumu kanıtlayan belgelerle birlikte bankaya başvurulduğu takdirde banka, söz konusu bedeli sahibine iade ediyor. Bu durumda yabancı pay sahibine iade edilen, bloke hesaptaki tutar kredi olarak değerlendirilmiyor.

Bankaya yatırıldıktan sonra üç ay içinde tescil edilerek sermayeye eklenmeyen ve sahibine de iade edilmeyen bedeller ise; artık, parayı yatıran pay sahibi yönünden alacağın sermayeye ilavesi, şirket açısından ise ilgili pay sahibinden alınan döviz cinsinden kredi olarak değerlendiriliyor. Böylece, söz konusu tutar, döviz cinsinden borçlanma kapsamında getirilen sınırlamalara tabi oluyor. Bu sınırlamalar doğrultusunda, döviz geliri bulunmayan şirketlerin döviz kredisi kullanmaları, belli istisnalar haricinde mümkün değil. Örneğin, 15 milyon ABD Doları üzerinde kredi bakiyesi olan şirketler döviz gelirine sahip olup olmadıklarına bakılmaksızın gerek yurt içinden gerekse yurt dışından serbestçe döviz kredisi kullanabiliyor.

Döviz geliri bulunanların ise, yine bazı istisnalar haricinde, kullanmak istedikleri kredi tutarı ile mevcut kredi bakiyesi toplamının, şirketin son üç malî yılda elde ettiği döviz gelirleri toplamını aşmaması gerekiyor. Bu sınırlamalara uygunluk kontrolü banka tarafından yapılıyor. 
Banka, kredi olarak değerlendirilen döviz tutarının söz konusu sınırlamalara uygun olmadığını tespit ederse Hazine Müsteşarlığı’na bildirimde bulunuyor. Bunun sonucunda, bu tutar şirketin kredi bakiyesine eklenerek Risk Merkezi ile İstatistik Genel Müdürlüğü’ne bildiriliyor. Ne var ki, mevzuata aykırılık halinde Hazine Müsteşarlığı’na bildirimde bulunulduğunda döviz kredisi olarak değerlendirilen sermaye bedeli hakkında yapılacak işlemler 32 Sayılı Karar ve Genelge'de açıkça öngörülmediği gibi bankalar da uygulamada böyle bir durumla karşı karşıya kaldıklarında ne şekilde işlem yapacaklarını şu an için tam olarak bilemiyorlar.

Genelge, şirketin yabancı pay sahibinden aldığı krediyi yurtdışına ödemeyerek, yabancı sermaye bedeli olarak sermayesine ekleyebileceğini düzenliyor. Bu durumda sermayeye dahil edilen tutar, krediye aracılık eden banka tarafından şirketin kredi bakiyesinden düşülüyor.

Sonuç olarak, döviz kredilerinin kullanımına ilişkin son değişiklikler, Türkiye’de yerleşik uluslararası sermayeli şirketlerin döviz cinsinden sermaye artırımı işlemleri bakımından da önem arz ediyor. Şirketlerde döviz konularak sermaye artırımı yapılması halinde, son mevzuat değişiklikleri kapsamında döviz kredisi sınırlamalarına tabi olmamak için, gerek ilgili pay sahiplerinin, gerek bankaların, gerekse şirketlerin ilgili işlemleri zamanında yapmaları gerekiyor.



Kaynak: Dünya Gazetesi