Serbest Bölgelere Yapılan Taşımacılıkta KDV Sorunu (2) / Akif Akarca, Dr.Mehmet Şafak
(21.09.2017)
Geçen haftaki yazımızda serbest bölgelere yapılan taşımacılığa ilişkin olarak Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-ı maddesine eklenen “serbest bölgelere veya bu bölgelerden yapılan ihraç amaçlı yük...

 Geçen haftaki yazımızda serbest bölgelere yapılan taşımacılığa ilişkin olarak Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-ı maddesine eklenen “serbest bölgelere veya bu bölgelerden yapılan ihraç amaçlı yük taşıma işleri” istisnası açıklanmış ve anılan istisnaya ilişkin görüşlerimiz ifade edilmişti.

Anılan yazımızda; “yurt dışından deniz yoluyla limanlara gelen ithal malların limanlardan serbest bölgelere gümrük mevzuatına göre transit rejime tabi tutularak karayoluyla taşınması hizmeti”nin KDVK’nın 14. maddesinde belirtilen taşımacılık istisnası kapsamında, “Yabancı bir ülkede başlayıp Türkiye'de sona eren taşımacılık” olarak değerlendirilmesi halinde de bu taşımacılık işleminin katma değer vergine tabi olmaması gerektiğine ilişkin görüşlerimize bu haftaki yazımızda yer verileceği belirtilmişti.

Anılan yazımızda da açıklandığı üzere; taşımacılık işlemleri hizmet olup, bu taşımacılık işlemleri “Türkiye’de yapıldığı” takdirde katma değer vergisine tabi olacaktır. KDV Uygulama Genel Tebliği'nde de açıklandığı üzere; Türkiye ile yabancı ülkeler arasında yapılan taşımacılık ile transit taşıma işlerinde, hizmetin (taşıma işinin) iç parkura isabet eden kısmı Türkiye'de yapılmış sayılır ve uluslararası taşıma işlerinin sadece iç parkura isabet eden kısmı vergilendirilir. Uluslararası taşıma işlerinin iç parkur dışına isabet eden kısmı ise verginin konusuna girmez. İç parkur, Türkiye'nin siyasi sınırları içindeki alandır. Ancak, KDVK’nın 14. maddesi ve bu madde hükmünde verilen yetkiyle Bakanlar Kurulu'nun belirlediği karar gereğince, transit ve Türkiye ile yabancı ülkeler arasında deniz, hava, karayolu ve demiryolu ile yapılan yük ve yolcu taşıma işlemleri KDV’den istisna edilmiştir. İstisna kapsamına;

- Yabancı bir ülkede başlayıp Türkiye'den geçerek yabancı bir ülkede sona eren,

- Yabancı bir ülkede başlayıp Türkiye'de sona eren,

- Türkiye'de başlayıp yabancı bir ülkede sona eren,

taşıma işleri girmektedir. İstisna kapsamına giren taşıma faaliyetlerinin tamamının veya bir kısmının başka taşımacılara yaptırılması halinde, gerek taşıma işini yaptıran firmaya karşı muhatap olarak işi yüklenen organizatör firmanın, gerekse ikinci derece yüklenici olarak fiili nakliyeyi gerçekleştiren firmanın bu faaliyetleri istisna kapsamına girdiğinden, her iki faaliyet için de vergi hesaplanmaz.

KDV Uygulama Tebliği'nin ilgili bölümünde taşımacılık istisnası açıklanırken yukarıdaki ifadeler yer almış, başka bir deyişle; “yabancı bir ülkede başlayıp Türkiye’de sona eren taşımacılık” işleminin Türkiye’deki nihai varış yerine kadar olan kısmı dahil, taşıma işleminin bir bütün olarak yaptırılması veya bir organizatör (aracı) vasıtasıyla bütün olarak yaptırılması halinde, bu işlemin katma değer vergisinden istisna olduğu belirtilmiştir. Keza, tebliğde verilen örnekte; İthalatçı (A) firmasının, ithal edeceği malların Arjantin’den Konya’daki deposuna taşınması için Türkiye’de mukim (B) firması ile anlaşması durumunda, (B) firması malların Arjantin-Mersin Limanı deniz yolu ile taşımasını kendisi yaptığında, Mersin-Konya kara taşımasını ise (C) firmasına yaptırdığında, (B) firmasının, (A) firmasına Arjantin-Konya taşımasının tamamı için düzenleyeceği faturada KDV hesaplanmayacağı ifade edilmiştir. Ancak, anılan tebliğin konuyla ilgili bölümünün devamında; “ikinci derece yüklenicinin taşıma faaliyetinin Türkiye içinde başlayıp bitmesi halinde, bu işlerin KDV’ye tabi olacağı” ifade edilmiş ve yukarıda verilen örnekte, (C) firmasının Mersin-Konya taşıması için (B) firmasına düzenleyeceği faturada ise KDV hesaplanacağı ve (B) firmasının bu taşıma nedeniyle yüklendiği KDV’yi iade hesaplarına dahil edebileceği, dolayısıyla iadesini alabileceği belirtilmiştir.

Kanımızca, KDVK’nın 14. maddesindeki istisna kapsamına, “Yabancı bir ülkede başlayıp Türkiye'de sona eren” taşımacılık işlerinde, taşınan malların nihai varış yerine kadar taşınması işleminin dahil edilmesi doğrudur. Ancak, taşımacılık işleminin Türkiye’deki limandan Türkiye’deki nihai varış yerine kadar olan taşımacılık işleminin bir başka yükleniciye yaptırılması halinde iç parkura isabet eden bu taşıma işleminin istsina kapsamına girmediği yorumu doğru değildir.

Yukarıda açıklandığı üzere; sadece Türkiye’de verilen hizmetler (taşımacılık hizmeti) katma değer vergisine tabi, Türkiye dışında verilen hizmetler ise katma değer vergisine tabi değildir. Dolayısıyla, hizmetin Türkiye dışında verilen kısmı katma değer vergisine tabi olmadığı için bu hizmete kanun maddesiyle istisna getirilmesi düşünülemez. Başka bir deyişle, vergiye tabi olmayan bir şeyin vergiden istisna tutulması için düzenleme yapılması mümkün değildir, ancak vergiye tabi bir işlem varsa ve bu işlem vergiden müstesna tutulmak istenirse, istisna düzenlemesi yapılır.

Bu anlamda, bize göre; söz konusu taşımacılık istisnasıyla ilgili düzenleme sadece işlemin Türkiye’de yapılan (iç parkura isabet eden) kısmı için yapılmıştır. Bu nedenle de yukarıda belirtilen taşımacılık işleminde, malların önce Türkiye’deki limana geldikten sonra, nihai varış yerine kadar olan taşınması işlemi 14. madde kapsamında vergiden istisna olmalıdır. Nitekim tebliğde de taşımacılık hizmetinin nihai varış yerine kadar olan kısmının vergiden istisna olduğu kabul edilmiş, ancak Türkiye içindeki taşımacılık kısmının bir başkası tarafından yapılması halinde bunun istisna kapsamında olmayacağı söylenmiştir. Başka bir deyişle; istisna, taşımacılık hizmetini veren kişiye göre yorumlanmış, taşımacılık işini veren kişi Arjantin’den Konya’ya kadar taşıma işini üstlenen kişiyse Mersin Limanı'ndan Konya’ya kadar olan taşımacılığın da katma değer vergisine tabi olmayacağı kabul edilmişken, Mersin Limanı'ndan Konya’ya yapılan taşımacılık işlemini başka bir kişi yapıyorsa bu işlemin vergiye tabi olacağı ifade edilmiştir. Bize göre, anılan istisna hükmü yorumlanırken taşımacılık işini yapan kişiye göre değil, anılan malların taşıma işleminin nihai olarak tamamlanıp tamamlanmadığına bakmak daha uygun olur.

Öte yandan, taşınan mallar doğrudan serbest bölgeye veya gümrük antreposuna giden mallar ise, bu mallar henüz millileştirilmemiş olup, ithalatı yapılmamış mallardır. Anılan mallar önce limana gelebilmekte ve oradan transit belgesi ile nihai varış yeri olan serbest bölgeye veya antrepoya gelmektedir. Anılan mallar örneğin Romanya’dan alınmış ve Kayseri serbest bölgesine karayoluyla taşınmış olursa Romanya’dan Kayseri Serbest Bölgesi'ne kadar yapılan taşımacılık katma değer vergisinden istisna tutulurken, aynı taşımacılık önce Romanya’dan Zonguldak Limanı'na deniz yoluyla gelip, oradan Kayseri Serbest Bölgesi'ne demiryolu ya da karayoluyla taşınırsa ve taşımacılık farklı kişilere yaptırılırsa limandan serbest bölgeye yapılan taşımacılığın katma değer vergisine tabi tutulması, anılan taşımacılık istisnasının ruhuna da aykırıdır. Üstelik serbest bölgeye yapılan taşımacılık işleminde katma değer vergisi ödenirse, ödenen bu katma değer vergisi indirim konusu da yapılamamakta ve gider olarak kaydedilmekte ya da malın maliyete dahil edilmektedir. Bu da malın taşınma şekline ve taşımanın kime yaptırıldığına göre maliyetinin farklı olması sonucunu doğurmaktadır. Kanun koyucunun, anılan maddeye hükmederken böyle bir ayrım yapılmasını istediği düşünülemez.

Konuyla ilgili olarak söylenecek başka şeyler de olmasına rağmen, yazımızın boyutu dahilinde hepsine yer vermek mümkün olmamaktadır. Konunun Mali İdarece yeniden değerlendirilmesinde ve özellikle serbest bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin karşılaşacağı rekabet eşitsizliğinin giderilmesi için tebliğde yapılan yorumların gözden geçirilmesinde fayda vardır.



Kaynak: Dünya Gazetesi