Vergi Ceza Sisteminin Yenilenme İhtiyacı
(01.04.2021)
Geçen yazımda Vergi Usul Kanunu’nun vergi düzenine aykırı fiiller sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren ve suç...

Geçen yazımda Vergi Usul Kanunu’nun vergi düzenine aykırı fiiller sebebiyle hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren ve suç kabul edilen halleri düzenleyen 359. maddesine ilişkin eleştirisel görüşlerimin bir kısmını aktarmıştım.

Maddenin kaleme alınıştaki gariplikleri veya haksızlıkları gidermek için vergi müfettişlerini ceza mahkemesi yerine koyan ve kast araştırması yaptıran 306 sayılı Genel Tebliğ uygulamasını, ceza suçu işleyene verilir hükmünü taşıyan kanunun 337. maddesine rağmen kolaya kaçılıp doğrudan temsile yetkili kişileri sanık mevkiine taşıyan uygulamayı da dikkate alırsak, söz konusu maddeden kaynaklanan sorunun büyüklüğü daha fazla ortaya çıkmaktadır.

Bu ay açıklanan Reform paketlerinde ise maddenin sadece zincirleme suç uygulaması açısından revize edileceği açıklanmıştır. Sadece bu yönde yapılacak bir düzenleme, maddenin sorunlarını ve yaşanan adaletsizlikleri çözmeyecektir. Tek bir tespitle birden fazla yılda sahten belge kullandığı suçlaması yapılanlar hakkında her bir yılı ayrı suç kabul edip ceza verilmesi, 15 yılı aşkın mahkûmiyetlere yol açmaktadır. Her bir tespit, bir suç işleme kararı olarak kabul edilip, bir mahkumiyete hükmedilmesi, ancak fiilin birden fazla yılda görüldüğü durumlarda ceza artırımına gidilmesi yerinde ve adil olacaktır. Yoksa her bir yılı ayrı bir suç olarak kabul etmek, toplamda adaletsiz ceza yığılmalarına yol açmaktadır. Elbette ki bu konuda bir düzenleme yapılması gerekmektedir.

Yeter mi, yetmez. Vergi mahkemeleri ile ceza mahkemeleri arasındaki kopmuş ilişkinin vergi ziyaı koşulu ile yeniden yaratılması ve bu yolla her iki yargı manzumesinin farklı yönde kararlar oluşturmasının da önüne geçilmesi gerekmektedir.

Öte yandan vergi ceza sisteminin idari para cezalarına ilişkin kısmının da iç açıcı olduğu söylenemez.

Nitekim Vergi Usul Kanunu’nun idari para cezasını düzenleyen 344. maddesinde yer alan ve mükellefin kusurunun derecesini (kast veya kusur ayırımı yapmaksızın) dikkate almayan ve bu yönüyle Kabahatler Kanunu ile çelişen tek tip idari para cezası uygulamasından vaz geçilmesi gerekmektedir. Bu gün kasten vergi ziyaına sebebiyet verenlerle hafif derecede görülebilecek bir hata sonucu vergi ziyaına sebebiyet veren mükelleflerin aynı yaptırıma tabi tutulmasının mümkün olmaması gerekir. Genel usulsüzlük, özel usulsüzlük ayrımının yol açtığı sorunların giderilebilmesi için bu iki kabahatin birleştirilmesi gerekmektedir. Özel usulsüzlük fiilinin uzlaşma kapsamında olmamasını ise her hangi bir akademik gerekçe ile izah etmek mümkün değildir.

Diğer kanunlarda yer alan ve idari yaptırıma ilişkin olan düzenlemelerin, cezayı ağırlaştıran veya hafifleten haller şeklinde Vergi Usul Kanunu’na taşınması gerekmektedir.

Bu arada vergi kabahatlerinin etkinliği zaten uzlaşma müessesesi ile kalkmış, gecikme faizi cezanın yerine geçer hale gelmiştir.

Vergi Usul Kanunu’nun ceza hükümleri ve bu hükümlerle kurmuş olduğu sisteme ilişkin sorunların tamamını burada yazmaya veya sıralamaya olanak yok. Bu sorunların giderilebilmesi için önce 359. maddenin sil baştan düzenlenmesi, hatta vergi ceza sisteminin yeni baştan kurulması ve bu kuruluma göre suç ve hürriyeti bağlayıcı cezaların ve yaptırımların yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Maddedeki ve hatta ceza sistemindeki diğer sorunlar görmezden gelinip sadece zincirleme suç düzenlemesinin yapılmasına, kusura bakmayın ama “yetmez ama evet” diyemeyeceğim.



Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi