Emisyon Primine Vergisel Yük Yüklenebilir Mi?
(02.08.2021)
Emisyon primi konusunu ve kurumlar vergisi kanununda bu konuda yer alan istisnayı, dağıtımına bağlı sorunları daha önceki...

Emisyon primi konusunu ve kurumlar vergisi kanununda bu konuda yer alan istisnayı, dağıtımına bağlı sorunları daha önceki yazılarımda zaten irdelemiştim[i]. Bu yazımda da tekrar bir özet yapıp, konuya ilişkin yargı görüşünü aktarmak istiyorum.

Anonim şirketler kuruluşunda veya sermaye artırımlarında hisselerini, ana sözleşmelerinde belirtilen itibari değerle (nominal bedelle) ihraç edilebileceği gibi, itibari değerlerinin üzerinde bir bedelle de ihraç edilebilirler. Hisselerin itibari değerinin üzerinde bir bedelle ihraç edilmesi halinde, ihraç değeri ile itibari değer arasında oluşan olumlu fark, Vergi Hukukunda emisyon primi (Ticaret Hukukunda agio, Tek Düzen Hesap Planında ihraç primi) olarak adlandırılmaktadır. Hisse senetlerinin emisyon primli olarak ihraç edilebilmesi, şirketin ana sözleşmelerinde hüküm bulunması veya genel kurulda karar alınması ile mümkündür.

Bana göre, bu istisna olmasaydı da, bu kazanç yine vergiye tabi tutulamazdı. Çünkü kurumlar içinde geçerli olan Gelir Vergisi Kanununun 38. maddesine göre ticari kazanç; teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerler arasındaki müspet farktır. Ancak kazanç hesaplanırken, dönem içinde işletmeye işletme sahiplerince ilave edilen değerler nazara alınmaz. Dolayısıyla emisyon primi de işletmeye ilave edilen bir değer olduğundan kazanç hesaplamasında dikkate alınmayacaktı.

Ticaret Kanunumuza göre, emisyon primi yedek akçe niteliğindedir. Nitekim 519. maddede, "her yıl safi karın yüzde beşi, ödenmiş sermayenin yüzde yirmisine ulaşıncaya kadar genel kanuni yedek akçeye ayrılır" denildikten sonra, belirtilen sınıra ulaşılsa dahi bu yedek akçelere, "yeni payların çıkarılması dolayısıyla sağlanan primin çıkarılma giderleri, itfa karşılıkları, ve hayır amaçlı ödemeler için kullanılmamış kısmı"nın ekleneceği hükme bağlanmıştır.

İstisnanın eski KVK’daki ilk şeklinde, bu istisnadan yararlanabilmek için hisse senetlerinin borsaya kaydettirilmesi ve bu kazancın dağıtılmaması gibi şartlar aranmaktaydı. Ancak yapılan mevzuat değişiklikleri ile bu koşullar yürürlükten kaldırılmıştı ve nitekim bu koşullar mer’i KVK’da da aranmamaktadır. Dolayısıyla emisyon pirimi olarak yedek akçelere eklenen kısmın daha sonra dağıtılmasına, vergi hukuku açısından bir engel yoktur. Dağıtım konusundaki sınırlamalar vergi hukukunun dışında, Ticaret Kanunu’ndadır.

Ticaret Kanunu’na göre emisyon primi de bir tür kanuni yedek akçe olduğuna göre, emisyon priminin dağıtılıp dağıtılamayacağı sorusunu, kanuni yedek akçelerin dağıtılıp dağıtılamayacağı şeklinde anlamak ve cevaplamak gerekmektedir. Ticaret Kanununa göre, genel kanuni yedek akçelerin ödenmiş sermayenin yarısına kadar olan kısmı, sadece geçmiş yıl zararlarının kapatılmasında, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önlenmesine yahut sonuçlarının hafifletilmesine elverişli önlemler alınmasında kullanılabilir. Şirket genel kurulu ancak, kanuni yedek akçelerin ödenmiş sermayenin yarısını aşan kısmı üzerinde tasarruf edebilir. Bir başka deyişle genel kurul bu aşan kısmın dağıtılmasına veya sermayeye eklenmesine karar verebilir. Bu nedenle emisyon priminin dağıtılıp dağıtılamayacağı sorusunun, kanuni yedek akçe tutarının ödenmiş sermaye ile karşılaştırılması sonucu oluşacak duruma göre yanıtlamak gerekmektedir. 

Mali İdare; “sermayeye eklenmemiş olan emisyon primlerinin Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca ortaklara dağıtılmasının mümkün olması halinde, bu işlemin kâr payı dağıtımı sayılacağı ve dağıtılan emisyon primi tutarları üzerinden kâr dağıtımına bağlı stopajın yapılması gerektiği” yönündedir. Ancak bu görüşe katılma olanağı yoktur, burada ortaklar tarafından işletmeye konulan değer iade edildiğinden, stopaja bence gerek yoktur. Hele sermayeye eklenir ve daha sonra sermaye azaltımı yolu ile bu eklenen değer sermayeden çıkartılıp ortaklara iade edilirse, bu durumda stopajın hiç olmaması gerekir. Hatta bir yazımda bu durumda olanlara, ihtirazi kayıt yolu ile dava açmalarında yarar olduğunu vurgulamıştım.

Nitekim açılan bir davada, İstanbul 2. Vergi Mahkemesi “şirket sermayesine dahil edilmiş bulunan emisyon priminin şirketin ticari kazancına ilişknin bir unsur olmadığı, vergilendirilebilir bir değer olarak vergilendirilemeyeceği, sermaye azaltımına gitmek isteyen şirketin emisyon primi üzerinden sermaye azaltımına gitmesi durumunda bunun oransallık ilkesine göre zaten ortaklara ait olan bir değer olduğu düşünüldüğünde kâr dağıtımı olarak düşünülemeyeceği anlaşıldığından emisyon primi üzerinden hesaplanan vergi kesintisine ilişkin tahakkukta hukuka uyarlılık bulunmadığına” karar vermiştir. (E.2017/581 K.2018/1368 T.28.3.2018). ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu da reddedilmiştir (İstanbul BİM. 1. Vergi Dava Dairesi E.2018/2214 K.2019/215).  

Kaynakça

[i]. Önceki yazılarıma Dünya Gazetesinin www.dunya.com veya bana ait www.bumindogrusoz.com adresinden erişmek mümkündür.



Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi