Avusturya Modeli Kıdem Tazminatı Dönüşümü Bizim Sorunumuza Çözüm Olabilir mi? / Şevket Tezel
(01.06.2016)
Kıdem tazminatı yakın geçmiş ve bugünün önemli bir işçi-işveren sorunu. 2003 yılında yenilenen İş Kanununun anlaşılamadığı eski kalan konusu kıdem tazminatında çözüm arayışları sürüyor...

 Kıdem tazminatı yakın geçmiş ve bugünün önemli bir işçi-işveren sorunu. 2003 yılında yenilenen İş Kanununun anlaşılamadığı eski kalan konusu kıdem tazminatında çözüm arayışları sürüyor. Ülkemizde çalışan işçilerin yüzde 90’ına yakını işten ayrıldığında kıdem tazminatı alma sorunu yaşamaktadır. Kıdem tazminatını zorlanmadan alabilenler de ya devlet işletmelerinde çalışanlar ya da kaç-göç şansı olmayan kurumsallaşmış şirketler ve işyerleri olmaktadır. Küreselleşmenin girdabındaki istihdam yapımızda işverenler için yüksek bulunan işçi maliyetlerinin en göze batanı olan kıdem tazminatı sorun olarak ortada durmaya devam etmektedir. Kıdem tazminatı vermemek için devamlı isim unvan değiştiren taşeron formülleri yargının yükünü artırmaya devam ediyor.  

Bu konuda Ankara Ticaret Odası’nın girişimiyle yapılan inceleme 2011 yılında da gündeme düştüğünde bir merak oluşmuştu. Bizim gibi 2003 yılında İş mevzuatını yenileyen ülkemizde yeniden gündeme gelen Avusturya’da kıdem tazminatındaki yapısal geçiş bizim için örnek olabilir mi?

Bunun cevabını vermek için kıdem tazminatı dönüşümünde orada nelerin öngörüldüğünü bir gözden geçirmekte fayda bulunuyor.

Avusturya kıdem tazminatı geçişinde en önemli özellik geçişteki yumuşaklık olarak göze çarpıyor. Geçişte işçilere eski sistemde kalma, eski sistemdeki haklarını işverenden almak üzere yeni sisteme geçme ve yeni sisteme geçip eski sistemdeki haklarını havuza devrettirme gibi alternatifler sunulmuş, kıdem tazminatı almaya hak kazanılan durumlarda azalmaya gidilmemiştir.

İkinci olumlu özellik ise havuzun umumi olmayıp her işçi için bireysel olarak içeriği yasal faizle güncellenen kasalar halinde dizayn edilmiş olunması. Bu da çarçur edilen fon kaynakları hikâyesine sahip ülkemizde rahatlatıcı bir özellik oluyor.

İşçinin haksız ve geçerli neden olmadan yaptığı fesihlerde tazminat hakkı o an için alamamakla birlikte kasada devam edecek oluşu da önemli bir özelliktir.

Bu bağlamda işçinin işyerinden ayrılışı nasıl olursa olsun bireysel kasasında kıdem tazminatı hakkının birikmeye devam etmesi, farklı işyerlerinde çalıştıkları sürelerin tazminatlarıyla hizmet süresi olarak bunların birleştirilebilmesi de olumlu değişiklikler olmaktadır. 

Bununla birlikte kıdem tazminatı alma hakkını tanınan askerlik ve kadın çalışanların evlenmesi gibi durumlarına oluşacak yeni fonda yer verilmeli.

Oysa Avusturya’da her ay işverenlerin işçiler için ödedikleri brüt ücretin yüzde 1,53’ünü kendi seçtikleri bireysel kıdem tazminatı hesabına aktarmasını öngören yeni sistemde, hesapta biriken paraların işçiye ödenmesinde de iki koşul gerekiyor. Bunlar “işçi adına üç yıl boyunca prim yatırılmış olması ve iş sözleşmesinin işçi tarafından kendi istek ve iradesiyle feshedilmemesi”. Hesaptaki para işçi hiç çalışmazsa emeklilikte, eğer çalışırsa ikinci çalışmasındaki sürelere bağlı olarak ödeniyor.

İşveren geçerli bir nedenle işçiyi işten çıkardığında işçi dilerse tazminatını alabilmekte, dilerse de kasadaki bu miktarın faizle nemalanmak üzere bırakabilmektedir. Yine kıdem tazminatı vaktinden önce anaparaya çevrilerek tahsil edilebileceği gibi hak edilmesi halinde hak edildiği tarihten sonra da Kıdem Tazminatı Kasası’nda faizin işlemeye devam etmesi amacıyla bırakılabiliyor, yasanın çıktığı ana kadarki kıdem tazminatı yasa sonrasında çalışılan firmaların yatırdığı bireysel Kıdem Tazminatı Kasası’na devrettirilebiliyor veyahut da özel ek bir emeklilik sigortasına veya bir sigorta kasasına aktarılabiliyor.  

Önemli Fark Nerede?

Her iki ülkede de kıdem tazminatının son ücret üzerinden verilmesi öngörülüyor olsa da aradaki en önemli fark süreye göre hak kazanılan kıdem tazminatı miktarları açısından oluyor. Ülkemizde o işyerinde çalışılan her bir yıl için bir aylık kıdem tazminatı öngörülmesine karşın Avusturya’da kıdem tazminatı hakkı çalışma sürelerine göre şöyle belirlenmektedir:

3 yıl çalışma süresine karşılık 2 aylık ücret

5 yıl çalışma süresine karşılık 3 aylık ücret

10 yıl çalışma süresine karşılık 4 aylık ücret

15 yıl çalışma süresine karşılık 6 aylık ücret

20 yıl çalışma süresine karşılık 9 aylık ücret

25 yıl çalışma süresine karşılık 12 aylık ücret

Görülüyor ki bir işyerinde 25 yıl çalışan Türk işçisi 25 aylık son ücreti tutarında kıdem tazminatına hak kazanırken Avusturya’da bir işçi 25 yıllık hizmet süresi karşılığında 12 aylık ücreti tutarında kıdem tazminatına hak kazanmakta.

Yeni sisteme geçildiğinde her ay için 1,53 tutarındaki ücret kesintisi ile oluşan kasa değerine göre yeni sistemde bir Avusturyalı işçinin 12 aylık ücreti tutarında kıdem tazminatı alabilmesi için 37,5 yıllık çalışması gerekmektedir. Bu husus Avusturya’da konu hakkında duyulan rahatsızlıkların başında bulunuyor.  

Ülkemizde de bu konuda bir taslak oluştuğunda nirengi noktası her ay işçi için işverenin fona ödeyeceği yüzdelik dilim önemli olacaktır. İşçinin eski düzeyde hakkını alabilmesi için her ay işverenin fona aktaracağı miktarın yüzde 8,33 düzeyinde olması gerekiyor.

Bu yüzde de işveren kesiminde kabul görmesi pek mümkün gözükmüyor. Zira küresel ölçekte rekabet gücünü artırmak amacıyla girdi maliyetlerini düşürmek isteyen işveren kesimi ile istihdamı iyileştirici hamleler yapmak isteyen ve dahası işsizlik fonu gibi istediği gibi kullanacağı bir kaynak oluşturmak Hükümetin bu rakama sıcak bakmasını beklemek de hayalcilik olacaktır. Yani kıdem tazminatı fonu sorununun çözümünde ana unsur aylık primdedir ve odak noktasındaki bu problemdeki sorun Avusturya’dakinden büyüktür. 



Kaynak: Ali Tezel