KDV Uygulama Genel Tebliği
(25.07.2014)
Geçtiğimiz nisan ayı ortalarında vergisel anlamda hem nihai tüketicilerin hemde şirketlerin hayatında önemli yer tutan katma değer vergisi ile ilgili olarak önemli bir reform yapılacağı...

 Geçtiğimiz nisan ayı ortalarında vergisel anlamda hem nihai tüketicilerin hemde şirketlerin hayatında önemli yer tutan katma değer vergisi ile ilgili olarak önemli bir reform yapılacağı haberlerini ulusal medyada paylaşılmaya başlandı. Katma Değer Vergisi (KDV) yayınlandığı 1984 yılından itibaren birçok kanun değişikliği ve tebliğ ile düzenlenen bir konu. İşlemler üzerinden alınan bir vergi olduğu için ticari hayatta ki gelişmelere paralel olarak da değişikliğe uğrayan bir düzenleme.

Bu sebeple ticari hayattaki yaklaşık 30 yıl içerisinde yaşanan gelişmeler bu kanuna da yansımış durumda. Türkiye’nin en önemli vergi gelirlerinden birini oluşturan katma değer vergisini düzenleyen kanun ile ilgili olarak yayınlanan 123 tebliğ Mayıs 2014’de yürürlükten kaldırılarak tek bir tebliğ olarak yeniden düzenlendi.

İlk bakışta, yayınlanan bu tebliğde yer alan değişikliklerin bir reform olmaktan daha çok uygulamada karşılaşılan sorunlara yönelik olduğu görülmüştü. Zaman geçip oldukça geniş kapsamlı olan tebliğin satır araları daha dikkatli okunmaya başladığında ise mükellefl erin sorumluluklarını hatta iş yüklerini de artıran bazı yükümlülüklerin olduğu görülüyor.

Tebliğin getirdiği en önemli düzenlemelerden biri çoğumuzun “kod listesi” olarak bildiği özel esaslara tabi tutulma ve bu listeden çıkmak için yapılması gerekenlerin belirlenmiş olması. Birçok şirket özel esaslara tabi olduğunu kendisi veya müşterisi KDV iadesi almak için vergi dairelerine başvurduğunda öğrenmekteydi. Yeni düzenleme ile bu listeye alınmadan önce şirketlere bildirim yapılacak ve bir savunma hakkı tanınacak. Ayrıca tebliğde yer alan geçiş hükümleri ile de uzun zaman önce özel esaslara tabi olan ve bu güne kadar kendisi ile ilgili başka bir olumsuzluk bulunmayan firmalar da kendiliğinden bu listeden çıkmış olacak. İade alan şirketlerin en çok yakındığı konulardan biri olan kendisi veya tedarikçisi ile ilgili bir olumsuzluk bulunmasa da tedarikçisinin altında yer alan firmalardan dolayı iadesini alamamaktı. Bundan sonra iade isteyen şirketlerin kendisi ve tedarikçisi ile sorumlu olacağını daha alt safh alardan ise sorumlu olmayacağını görüyoruz. Özel esaslar ile ilgili yapılan bu düzenlemelerin KDV iadeleri ile ilgili süreci bir ölçüde hızlandıracağı görülüyor.

Yine iade sürecini kolaylaştıracak bir diğer düzenleme ise hızlandırılmış iade sistemi ile ilgili şartların bir az da olsa yumuşatılması ve daha önce sadece ihracat dolayısı ile iade alanların yararlandığı yüzde 100 yerine yüzde 4 veya 8 oranında teminat verilmesine imkan sağlayan indirimli teminat uygulamasının tüm iade türlerinde uygulanacak şekilde yaygınlaştırılması.

Diğer taraftan hizmetler ile ilgili KDV iadelerinde özellikle nakit iade isteyecek şirketlere bu iadelerin yeminli mali müşavir raporu yerine vergi incelemesi ile yapılacak olması ise iade sürecini zorlaştıracak bir unsur olarak görülüyor. Vergi incelemesinin ne zaman başlayıp biteceğine ilişkin bir süre belirlemesi yapılmadığından birçok şirket iadesini vergi veya SGK borçlarına mahsup etme yolunu tercih edecek. Ancak bu şekilde iadenin tamamının kullanılması mümkün olmayabilir. Bunun için sadece iade alan şirketin değil örneğin ortakların, grup şirketlerinin hatta tedarikçilerinin vergi borçlarına mahsup imkanı getirilmesi şirketleri rahatlatacak bir uygulama olurdu.

Yazımızın başında bahsettiğimiz gibi, belki de Gelir İdaresi’nin çok önem verdiği ve birçok alanda uygulamaya başladığı e-dönüşüm projesinin de uzantısı olan, bazı bildirim yükümlülükleri bu tebliğle getirilmekte. Bu yükümlülüklere sadece iade isteyen değil özellikle KDV istisnası ile mal/hizmet alan ve satan tüm mükellefl erin dikkat etmesi gerekiyor. Herhangi bir istisna belgesine istinaden hem alış hem de satış yapanların bu işleme ilişkin bilgileri elektronik ortamda idareye bildirmesi gerekiyor. Bu bildirimlerin yapılmaması durumunda usulsüzlük cezalarının yanı sıra istisna hakkının kaybedildiği yönünde eleştirilerle de karşılaşmak söz konusu olabilir. Bu nedenle herhangi bir KDV istisnasına ilişkin olarak alış veya satış yapılıyorsa tebliğin ilgili bölümünü dikkatlice tekrar gözden geçirmek ve gerekli bildirimleri mutlaka yapmak gerekiyor.

Tebliğde düzenlenmesi beklenen önemli bir konu ise özellikle indirimli orana tabi satışlar ile ilgili iade işlemlerinde örneğin ciro primleri ve benzer konulardaki vergilerin iadesi gibi sorunlu konulardı. Ancak bu tebliğ ile bu konudaki sorunlara bir çözüm getirilmedi. Getirilen yeni düzenlemeler ile ilgili uygulamalar bu ay verilen beyannameler ile başladı. Bundan sonraki süreçte, Gelir İdaresi yetkililerinin, görülecek aksaklık ve gereksinimleri değerlendirilerek düzeltmeleri yapacaklarına inanıyoruz.



Kaynak: Dünya Gazetesi