Farklı Bir Bayram ve Düşündürdükleri
(28.05.2020)
Bir bayramı daha geride bıraktık. Fakat bu bayram bildiğiniz gibi çok farklı geçti. Hem de belki ileride çocuklarımıza...

Bir bayramı daha geride bıraktık. Fakat bu bayram bildiğiniz gibi çok farklı geçti. Hem de belki ileride çocuklarımıza yahut torunlarımıza anlatacağımız farklılıkta. Bütün yurtta sokağa çıkma yasağı vardı ve herkes evlerinde idi. Bayram öncesi pek çoğumuz virüs korkusu ile alışveriş yapamadı. Market alışverişi ile yetindi. Yine pek çoğumuz virüs korkusu ile bayram tıraşı dahi olamadı. Büyüklerin elleri öpülemedi, küçüklere sarınılamadı, mahallenin çocukları şeker toplamak veya harçlık almak için kapıları çalamadı. Dostlar ziyaret edilemedi.

Bütün bunların yerini soğuk teknoloji aldı. Cep telefonlarımızla veya bilgisayarlarımızla haberleştik, görüntülü görüştük. Ama bunların hiç biri sıcak aile ve arkadaş ilişkisinin yerini tutmadı. Bu arada, yaşlılarımız kısmen de olsa teknoloji ile tanıştı. Zaten bir süredir işleri eve, bankaları cep telefonlarımıza taşımıştık. Yüzlerimizi maske ile örter olduk. Birbirimizi sadece gözlerinden ve ses tonundan tanımaya alıştık.

Eskiden yaptığımız pek çok şeyin, bir cafede kahve içmenin, boğazda yemek yemenin veya bir dost ile sohbetin, bir arkadaşla dertleşmenin kıymetini anladık. Kırlarda veya sahilde özgürce yürümenin tadını daha iyi idrak ettik.

Virüs tehdidi geçtikten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını idrak etmeye başladık. Yeni bir düzenin oluşacağı adeta aşikâr. Bu değişiklik çalışma hayatında olacağı kadar özel hayatlarımızda da olacak. Bu defa olası değişimlere veya gelişmelere direnenlerle benimseyenler veya savunanlar arası görüş çatışmaları başlayacak. Her ne kadar günlük siyasette bir değişlik olmasa, siyasetçiler arası kısır tartışmalar aynı şekilde sürse de siyasete ve ekonomiye bakış açılarımızın da değişeceği muhakkak. Hazinenin de insanlar gibi tasarruf yapması gerektiğini, bir kenarda birikmiş parası olması gerektiğini gördük.

İşsizlik oranının büyüyeceği, ekonomilerin küçüleceği, dövizin kıymetleneceği, tedbirler kapsamında kapanan pek çok küçük işletmenin tekrar açılamayacağı şimdiden belli. İleriye yönelik olaraksa tarımının öneminin artacağı, su kaynaklarının daha önemli hale geleceği, globalleşmenin duraksayacağı ve emeğin serbest dolaşımının kısıtlanacağı, ofislerin küçüleceği, bunların yerini ev-ofislerin ve evden çalışma modellerinin alacağı, toplantıların internet ortamına taşınacağı ve ülkelerin kendi içlerine kapanacağı düşünülüyor.

Özgürlükler ile kamu sağlığı, kamu yararı veya kamu güvenliği arasındaki tercihlerimizde de bir değişiklik olacağı açık. Bazı Batılı ülkelerde olanın aksine sokağa çıkma yasaklarının hukuki zemini araştırmaya dahi gerek görmeden, Sağlık Bakanı’nın akılcı açıklamalarına ve yasaklara uymaya başladık. Çünkü işin ucunda sonu ölüme kadar gitme riski taşıyan hastalık kapma riski vardı. Bir yanda can korkusu bir yanda özgürlük ve bayramın gelenekleri. Toplum, bireysel sağlık endişesi ile kamu sağlığını tercih etti.

Sağlık sisteminin önemini fark ettik. Neyse ki sağlık sistemimiz, pek çok gelişmiş ülkenin sağlık sisteminden çok daha başarılı çıktı. Demek ki sağlığa yatırım önemliymiş. Ancak aynı önemin eğitim ve adalet hizmetlerine de verilmesi gerekiyor. Zaten bir devleti ayakta tutan temel hizmet alanları bunlar değil midir. Tabii ki bunlara güvenlik hizmetini de eklemek gerek.

Bu arada doğa kendisini temizledi ve yeniledi. Doğanın insanoğluna ihtiyacı olmadığı, aksine insanın doğaya ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Hava temizlendi. Deniz temizlendi. Kuşlar bir başka cıvıldar oldu. Yunuslar adeta boğazda dans etmeye başladı. Arabalardan, uçaklardan, vapur bacalarından hatta kısmen de olsa iş yeri/fabrika bacalarından çıkan kirli gazlar kesildi. Hafta sonları, İstanbul için söylüyorum, şehrin uğultusu kayboldu.

Buradan hareketle düşünüyorum da, bu virüs tehdidi aşı veya ilaç bulunarak giderildikten sonra, dünyada her yıl bir hafta sokağa çıkma yasağı olmalı ki, doğa birazcık da olsa kendine gelebilsin. İnsanlar geleceklerini görerek, normale yine dönüleceğini bilerek ekonomiyi bir hafta durdurmanın kimseye zarar vermeyeceğini nasıl olsa kabul ederler.



Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi