Ticareti Terk Suçu / Veysi Seviğ
(13.09.2017)
Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir (T.T.K md:12). Bu bağlamda yasal düzenleme gereği “bir ticari işletmeyi kurup açtığını sirküler, gazete, radyo...

 Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir denir (T.T.K md:12). Bu bağlamda yasal düzenleme gereği “bir ticari işletmeyi kurup açtığını sirküler, gazete, radyo, televizyon veya diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.

Yasal düzenleme gereği “kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmi bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır.”

Bir ticari işletme açmış gibi ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.

İcra İflas Kanunu’nun 44’üncü maddesinde hükme bağlandığı üzere ‘ticareti terk eden bir tacir, 15 gün içinde keyfiyeti kayıtlı bulunduğu ticaret siciline bildirmeye ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaya mecburdur’. Bu durum ticaret sicili memurluğunca ticaret sicili ilanlarının yayınlandığı gazetede ve alacaklılarının bulunduğu yerde de mutad ve münasip vasıtalarla ilan olunur. İlan masraflarını ödemeyen tacir beyanda bulunmamış sayılır.

Bu ilan tarihinden itibaren bir sene içinde, ticareti terk eden tacir hakkında iflas yolu ile takip yapılabilir.

Mal beyanını alan merci, keyfiyeti tapu veya gemi sicil daireleri ile Türk Patent ve Marka Kurumu’na bildirir. Bu bildiri üzerine sicile, temlik hakkının iki ay süre ile tahdit edilmiş bulunduğu şerhi verilir. Bu durum ayrıca Türkiye Bankalar Birliği’ne de bildirilir.

Bu aşamada “bozulmaya maruz veya muhafazası külfetli olan veya tayin edilen kanuni müddet içinde değerinin düşmesi kuvvetle muhtemel bulunan mallar hakkında, tacirin talebi üzerine mahkemece icra memuru marifetiyle ve bu kanun hükümleri çerçevesinde bu malların satılmasına ve bedelinin ”… Adalet Bakanlığı tarafından uygun görülecek” bankalardan birisine depo edilmesine karar verilir.

İcra-İflas Kanunu’nun 44’üncü maddesi hükmü çerçevesinde mal beyanında bulunmayan veya beyanında mevcudunu eksik gösteren veya aktifinde yer almış malı veya yerine kaim olan değerini haciz veya iflas sırasında göstermeyen veya beyanından sonra bu malları üzerinden tasarruf eden borçlu, bundan zarar gören alacaklının şikayeti üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Diğer yandan 6728 sayılı kanunla 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 545’inci maddesine eklenen ikinci fıkra hükmü uyarınca “bu kanun hükümlerine göre tasfiye olunan şirketlerde… İcra-İflas Kanunu’nun” 44’üncü ve 337/a maddeleri hükmü uygulanmamaktadır. Bir başka anlamla Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak tasfiye edilen anonim ve limited şirketler hakkında İcra-İflas Kanunu kapsamında işlem yapılamamaktadır (Bakınız 6728 sayılı Kanun md:68). Dolayısıyla TTK hükümlerine uygun olarak tasfiye edilen anonim ile limited şirketler hakkında artık ticaret usulüne aykırı olarak terk etme suçunun isnad edilmesi ve bu şirketlerin yönetim organı üyeleri ile yasal temsilcileri hakkında ticareti terk suçundan dolayı ceza uygulaması ortadan kaldırılmıştır (Bakınız ALTAŞ, Soner Ticareti Terk Suçu Nedir?” Dünya Gazetesi 26 Ocak 2017).

Uygulamada “ticareti terk suçu” olarak tanımlanan olaylarda konuya ilişkin şikayet “dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılmaktadır. Konuya ilişkin dilekçeyi ve beyanı alan tetkik mercii duruşma için hemen bir gün tayin edip şikayetçinin imzasını alır ve hakkında şikayet yapılan kişiye “celpname” gönderilir.

Uygulamada şikayet bizzat yapılabileceği gibi vekalet yoluyla da yapılabilmektedir. Bu bağlamda iki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeye veya vekil göndermeye mecburdurlar. İcabında merci, tarafların bizzat hazır bulunmasını emredebilir.

Şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil göndermezse şikayet hakkı düşer.



Kaynak: İto