Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Sürecinde Bir İyi Olmayan Uygulama Örneği / Zeki Gündüz
(15.12.2017)
Değerli DÜNYA okurları, yatırım ortamının iyileştirilmesi belki en önemli ve sürekli gündem maddemiz ve öyle de kalmalı. Bu konuda çok sayıda değişiklik, geliştirme çabası bulunuyor. En fazla sorun...

Değerli DÜNYA okurları, yatırım ortamının iyileştirilmesi belki en önemli ve sürekli gündem maddemiz ve öyle de kalmalı. Bu konuda çok sayıda değişiklik, geliştirme çabası bulunuyor.
En fazla sorun düzenleme eksikliğinden ziyade, doğal olarak, uygulamada çıkıyor. Uygulama idare, inceleme birimleri, yargı süreci de dahil tüm paydaşları ilgilendiren bir süreç. Bazen aşağıdaki örnekte olduğu gibi, yatırımları teşvik için getirilmiş bir düzenleme dahi “sorun” ve “kötü algı” faktörü haline gelebiliyor ve yıllarca tüm tarafları meşgul edebiliyor.

Konu:

- Şu an yürürlükte bulunmayan yatırım indirimi konusu
Teşvik mevzuatımızın geçmişte en önemli araçlarından biri olan bu düzenleme yüzlerce davaya sebep olmuştu.
Daha sonra bu konuda davalara sebep olan konuları paylaşırım. Bugün sadece bir tanesi üzerinde duracağım. Bunun nedeni de 13.12.2017 tarihinde yayınlanan Anayasa Mahkemesi kararı. Yani oldukça güncel.
Çok kısaca ifade etmek gerekirse, yatırım indirimi stopajına tabi tutulan kazanç kısmı, kar dağıtımı yapıldığında ayrıca vergilenmiyordu. Yatırım indirimi stopajı da bir kar payı vergilemesi sayılıyordu. Mali İdare bir gün aniden bu yaklaşımını değiştirdi ve yatırım indirimi stopajının nev’i şahsına münhasır, ayrı bir vergi olduğunu iddia etti. Bu durum Çifte Vergilemeyi Önleme Anlaşmalarını da içine alan bir sorun yumağına dönüştü.

Ne olmuştu?

Bu süreçte neler oldu diye hatırlayacak olursak;
- Aynı konuda vergi incelemeleri sırasında farklı sonuçlara varılmıştı.
- Aynı konuda uzlaşma sırasında farklı sonuçlara varılmıştı,
- Aynı konuda vergi mahkemelerinde farklı sonuçlara varılmıştı,
- Aynı konuda Danıştay’da (hatta ayni Danıştay dairesinde) farklı sonuçlara varılmıştı.

Hiçbir aşamada farklılığın giderilemediğinden sorun halen çözülemedi. İçtihatler birleştirilemedi.

Danıştay Üçüncü Dairesi'nin Kararları

“Yukarıda yer verilen düzenlemelerin bir bütün olarak değerlendirilmesinden; kâ4ar payı diğer bir ifadeyle temettü vergilendirilmesinin bir unsuru olarak nitelendirilen ve bu nitelendirmeyle ilgili bir değişikliğe uğramayan yatırım indirimine tabi kazancın, kurum tarafından kar dağıtımına karar verilmiş olması durumunda çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının 10’uncu maddesi kapsamında indirimli oranda tevkifata tabi tutulması gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tarhiyatın kaldırılmasına ilişkin hüküm fıkrasının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe dairemizce de uygun görülmüş olup, davalı idare tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.”

Danıştay Dördüncü Dairesinin Kararları

a- Olumlu karar

Dördüncü Daire'nin 10/11/2010 tarihli ve E.2009/1274, K.2010/5568 sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir:

“Buna göre T.C. Anayasası'nın 90'ıncı maddesinin, son fıkrasında, yer alan, usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası anlaşmaların kanun hükmünde olduğu yolundaki hüküm de dikkate alındığında, davacı şirketin olağan genel kurul kararı ile dağıtımına karar verdiği kar payının, temettü niteliğinde olduğu tartışmasızdır. Dağıtımına karar verilen kazancın, ilgili yılda yararlanılan yatırım indiriminden kaynaklanması ise ödemenin temettü niteliğini değiştirmemektedir. Dolayısıyla yabancı ortağa ödenen bu kısım üzerinden Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması gereği en çok gayrisafi temettü tutarının yüzde 15 i kadar tevkifat yapılabilecektir.”

b- Olumsız karar

Dördüncü Daire'nin 13/05/2014 tarihli ve E.2011/4227, K.2014/3314 sayılı; 12/04/2013 tarihli ve E.2011/7381, K.2013/2372 sayılı; 12/04/2013 tarihli ve E.2011/3017, K.2013/2373 sayılı kararlarının ilgili bölümleri şöyledir:

“Temettü vergilemesi niteliğinde olmayan, yatırım indirimi üzerinden yapılan tevkifatın çifte vergilendirme anlaşmasıyla temettüden alınan vergiler için belirlenmiş olan %10 yerine 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 61’inci maddesi uyarınca %19,8 oranında uygulanması gerektiği ileri sürülerek salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisinde hukuka aykırılık görülmemiştir.”

Anayasa Mahkemesi kararında anayasal hak ihlali nedeniyle yeniden yargılamaya karar verilmiş.

Danıştay’da konu yeniden ele alınacak ve sonucunda Anayasa Mahkemesinde bahsi geçen hususlar da dikkate alınarak karara varılacak.

Sonuç:

Yatırım ortamı açısından ortada bırakılan, çözülmeyen, zamana bırakılan, uygulama farklılığı olan bir ortamdan kötüsü olamaz. Olabildiğince hızlı çözüm üretmeliyiz.



Kaynak: Dünya Gazetesi