Yeni Yeniden Değerleme
(27.05.2021)
Mükelleflerin kayıtlarında, daha doğrusu bilançolarda yer alan iktisadi kıymetler en son 2004 yılında Vergi Usul...

Mükelleflerin kayıtlarında, daha doğrusu bilançolarda yer alan iktisadi kıymetler en son 2004 yılında Vergi Usul Kanunu’nun “enflasyon düzeltmesi” hükümleri uyarınca güncellenmiş, daha sonra enflasyonun söz konusu iktisadi kıymetlerin değerlerinde yarattığı aşınmayı giderici hiçbir çalışma yapılmamıştı. Bu sakıncayı gidermek için bende yazılarımda, enflasyon düzeltmesi uygulanmayan yıllarda yeniden değerleme veya benzeri bir uygulama yapılmasını önermiştik.

Bu arada yeniden değerleme uygulaması, Vergi Usul Kanunu’na 2018 yılında 7144 sayılı Kanun’la eklenen geçici 31. madde ile sadece taşınmazlar için yürürlüğe konuldu. Oysa bu müessesenin enflasyon düzeltmesi yapılmayan her yıl için kalıcı madde ile düzenlenmesi yerinde olurdu. Üstelik anılan düzenleme ile sadece taşınmazların yeniden değerlenmesini öngörülmüş, diğer amortismana tabi iktisadi kıymetler için bir düzenleme yapılmamıştı. Oysa işletmelerin aktiflerinde kayıtlı taşınmazların değeri enflasyondan etkilenirken kamyonların veya makinelerin etkilenmediğini kabul etmek, iktisadi gerçeklere aykırı düşmüş ve çarpık bilançoların ortaya çıkmasını önleyememiştir.

Söz konusu uygulamanın yeniden yürürlüğe sokulması, geçtiğimiz günlerde Meclise sunulan ve kamuoyunda kısaca mali af veya yapılandırma şeklinde adlandırılan Kanun teklifi ile tekrar gündeme gelmiştir.

Bu yeni uygulama, yine aynı şekilde, “tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (finans ve bankacılık sektöründe faaliyet gösterenler, sigorta ve reasürans şirketleri, emeklilik şirketleri ve emeklilik yatırım fonları, münhasıran sürekli olarak işlenmiş altın, gümüş alım-satımı ve imali ile iştigal eden mükellefler ile bu Kanunun 215 inci maddesi uyarınca kendilerine kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç) için öngörülmektedir. Ancak yine aynı şekilde sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilen taşınmazlar kapsam dışıdır.

Burada bilanço usulünde defter tutanlar ile işletme hesabı esasında defter tutanlar ve serbest meslek erbabı arasında bir eşitsizlik yaratılmaktadır. Zira bu mükelleflerin de işleri ile ilgili, envanterlerinde kayıtlı taşınmazları bulunmaktadır. Bu eşitsizlikle bu mükelleflere adeta enflasyon vergisi ihdas olunmaktadır. Gerçi serbest meslek erbabının gelir vergisi mükellefleri içinde üvey evlat muamelesi görmesine alıştık. Ancak bu derecedeki bir ayrımcılığa her halde TÜRMOB ve diğer meslek odalarının yasama süreci içerisinde gerekli girişimlerde bulunarak karşı çıkacaklarını düşünüyorum.

 

Uygulama esasları konusunda Vergi Usul Kanunun geçici 31. maddesinde -eski uygulama için- öngörülmüş esaslar, yeni uygulamada da aynen geçerli olacaktır. Bu nedenle ben bunları tekrar etmeye gerek görmüyorum. Bu nedenle yazımda sadece eski, 2018 uygulamasına göre karşımıza çıkan farklıları ve görüşlerimi aktaracağım.

Eski uygulamada sadece taşınmazlar için yeniden değerleme uygulaması öngörülürken, yeni uygulamada iktisadi kıymetler de kapsam içine alınıyor. Bilançoların güncelleştirilmesi ve gerçekçi değerlere yaklaştırılması açısından, olumlu bir farklılık.

2018 uygulamasında yeniden değerleme sonucu oluşan yeniden değerleme fonu üzerinden %5 vergi ödenmesi öngörülüyordu. Yine sadece sermayeye eklenebilme olanağı tanınan fon üzerinden ödenecek vergi oranı, bu defa kanun Teklifi’nde % 2 olarak öngörülmektedir. Bu oran indiriminin, uygulanmadan yararlanmaya teşvik ve işletmelerin ekonomilerindeki ve ödeme güçlerindeki daralmaya dayandığını düşünüyorum. Konuya bu şekilde yaklaşınca oranın belki %1’e düşürülmesi de düşünülebilir.  Bu vergi, yeniden değerleme işleminin yapıldığı tarihi izleyen ay sonuna kadar beyan edilerek, ilk taksiti beyan ayının sonuna kadar, diğerleri izleyen ikinci ve dördüncü ayda olmak üzere üç taksitte ödenecektir.

Teklifte, taşınmazlar açısından yeniden değerleme ölçütünün yine Yİ-ÜFE oranları esas alınarak belirlenmesi öngörülmüştür. Bu oranların enflasyon oranlarını yansıttığı düşünülse bile taşınmazların değerlerindeki değişim, her zaman enflasyona bağlı olarak oluşmamaktadır. Bazen bir kamu hizmetinin götürülmesi, bazen imar planı değişikliği veya yakınına önemli bir merkezin kurulması vb. pek çok etken taşınmaz değerlerinin belirlenmesinde önemli rol oynayabilmektedir. Bu nedenle enflasyonun değerlerde yarattığı tahribatın gerçek değerle bağdaşmadığını düşünen mükelleflere, taşınmazlarının yeni değerlerinin belirlenmesinde resmi olarak yetkilendirilmiş değerleme kuruluşlarından alacakları raporlarla değerleme yapma yolunun da açılmasında fayda vardır. Teklifin bu yön itibariyle gözden geçirilmesinde yarar olduğunu düşünüyorum.

Burada ticaret hukuku açısından %2 vergi ile gizli yedek akçelerin açığa çıkartılması söz konusudur. Normalde, cari oran üzerinden vergi alınması gerekirdi.  İleride taşınmazın satışı halinde satış kazancının tespitinde maliyet bedeli olarak yeniden değerlenmiş tutarların dikkate alınacağı gözükmektedir. Bu da ileride taşınmaz satışı açısından doğacak verginin büyük ölçüde şimdiden azaltılması anlamını ifade etmektedir.

Ancak konunun üzücü tarafı, yeniden değerlemenin yine bir geçici düzenleme ile getirilmesi. Bu da üç - dört yıl sonra yenisine ihtiyaç duyulacağını göstermektedir. Olması gereken ise bütün mükellefler için her yıl uygulanabilecek şekilde kalıcı bir düzenleme.



Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi