2050’de Bir Ekonomistin Dünya Rehberi
(21.11.2020)
Soğuk Savaşı gerçekten kim kazandı? Belki de Çin. 2020 yılında hızla ilerlerken, Çin büyük bir küresel güç, tek parti...

Soğuk Savaşı gerçekten kim kazandı? Belki de Çin. 2020 yılında hızla ilerlerken, Çin büyük bir küresel güç, tek parti iktidarı ve devlet egemenliğindeki bir ekonomi olarak, yabancı başkentlerde alarmın ve Pekin'deki gururun kaynağı olarak ortaya çıktı. Bloomberg Economics, 2035 yılına kadar Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi ve belki de en güçlü siyasi aktörü olmak için ABD'yi geçeceğini tahmin ediyor.

Çin'in yükselişi, hâlihazırda başlamış olan ve önümüzdeki 10 yıl içinde hızlanacak gibi görünen daha büyük bir değişimin yalnızca bir parçası. Bloomberg Economics, ABD'den Gana'ya 39 ülke için 2050'ye kadar potansiyel gayri safi yurtiçi hasılayı (GSYH) tahmin etmek için emek, sermaye ve üretkenliğin katkılarını toplayan bir büyüme muhasebesi çerçevesi kullandı. Bu verileri de dünya ekonomisi için toplanmış bazı önemli coğrafi ve politik değişimleri haritalamak için kullandı. Sonuçlar, 2. Dünya Savaşı'nın sonundan 21. yüzyılın başlarına kadar uzanan dikkate değer bir istikrar döneminin sona erdiğini gösteriyor.

Ekonomik ağırlığın merkezi Batı'dan Doğu'ya, gelişmiş ekonomilerden yeni gelişen ve yükselen pazarlara, serbest piyasalardan devlet kontrollerine ve yerleşik demokrasilerden otoriter ve popülist yöneticilere doğru kayıyor. Bu geçiş halihazırda küresel siyaseti, ekonomiyi ve piyasaları altüst ediyor. Fakat bu sadece başlangıç.

Tabii ki aşağıdaki grafiğin tahminini değiştirecek pek çok şey olabilir. Covid krizi, pandemilerin küresel ekonomik haritayı nasıl yeniden yapılandırabileceğini gösteriyor. Savaşlar, doğal afetler ve finansal çöküşler aynı şeyi yapabilir. Küreselleşme ve iklim değişikliği konusundaki politika seçimleri de aynı şekilde olabilir. Yine de geleceği gören bir küremiz olmadığı için, potansiyel büyüme tahminleri, uzun vadeli düşünmek için en güvenilir temeli sağlar.

 

Asya, küresel ekonominin merkezine geri dönüyor. Yukarıdaki çizelgenin gösterdiği gibi, yüzyılın başında, Çin'in henüz Dünya Ticaret Örgütü'ne katılmamış olması ve Hindistan'ın saklı potansiyeli ile Asya, küresel üretimin yalnızca yüzde 25'ini oluşturuyordu, bu da Kuzey Amerika ve Avrupa'dan önemli ölçüde daha azdı. 2050'ye kadar, dünya nüfusunun yarısından fazlasını barındıran bu kıta, dünyanın ekonomik çıktısının yarısından fazlasına da katkıda bulunacak. Kuzey Amerika ve Avrupa geri çekilecek.

Çin dünyanın en büyüğü oluyor

Büyük ölçüde Çin ve Hindistan'ın yükselişinin etkisiyle, küresel GSYH'nın yükselen pazar payı da yükseliyor. 2000 yılında, gelişmekte olan piyasalar küresel üretimin yaklaşık beşte birini oluşturdu.

Bu piyasalar 2042'de, küresel GSYH'ya en büyük katkı sağlayanlar olarak, gelişmiş ekonomileri geçmeye hazırlanıyorlar ve 2050 yılına kadar toplamın neredeyse %60'ına katkıda bulunacaklar. Daha içgüdüsel olarak hissedilen ise ülkeler arasındaki göreceli güçte de değişim yaşanacağıdır. Tahminlere göre, 2033'te Hindistan, dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olmak için yaşı yavaşlayan Japonya'yı geçecek. 2035'te Çin, ABD'yi geride bırakarak “en büyük” unvanını alacak.

2050'ye gelindiğinde Endonezya büyük lige yükselmiş olabilir ve dünyanın en büyük üç ekonomisi yükselen Asya piyasaları olabilir.

RCEP ÇOK ÖNEMLİ

Türkiye ise 2050'de grafikte Brezilya ve İspanya'yla aynı sıralarda görünüyor ama doğu eksenli ve Asya temelli ekonomi trendini iyi kullanırsa bir şansı olabilir. Dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasına bu hafta imza atan Asya-Pasifik ülkeleri de bu tahminleri doğru çıkaracak şekilde ilerliyorlar. Asya-Pasifik bölgesindeki 15 ülke, dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olarak bilinen Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) anlaşmasını imzaladı. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği'nin (ASEAN) 37. Liderler Zirvesi kapsamında düzenlenen RCEP görüşmesinde, ASEAN üyeleri Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland ve Vietnam ile birliğin diyalog ortaklarından Avustralya, Çin, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda liderleri, 8 yıl süren müzakerelerin ardından anlaşmaya vardı.

Covid sebebiyle küresel büyümenin yavaşladığı bu zamanlarda, RCEP anlaşması birçok ülkeyi geride bırakan büyük bir adım. Anlaşmanın Çin'in Asya-Pasifik bölgesindeki ekonomik hakimiyetini artıracağı kesin fakat ABD ve Avrupalı şirketleri serbest ticaret bölgesinin dışına iterek, geri plana atacağı gözüküyor.



Kaynak: Nedim Türkmen / Sözcü Gazetesi