Profesyonel Sporcuların Hizmet Tespit Sorununun Çözümünde Dikkat Edilmesi Gerekenler / Şevket Tezel
(09.09.2019)
Sosyal güvenlik anayasal bir hak olsa da sigortalılık zorunluluğu ihmale konu olabiliyor. Özellikle elektronik ortamın...

Sosyal güvenlik anayasal bir hak olsa da sigortalılık zorunluluğu ihmale konu olabiliyor. Özellikle elektronik ortamın ve internetin yaygın kullanımından önce sigortalılık hakkının uygulanıp uygulanmadığını sigortalılarca kontrolü güçtü. Bu konudaki bireylerin bilinç düzeyinin zayıflığı da bu durumda etkendi keza.

Profesyonel sporculuk denince ülkemizde haklı olarak önce futbol gelir. Futbolcular da sosyal güvenlik hakları bakımından bu konuda kayba uğrayanlardan.

Bilhassa son zamanlarda astronomik rakamları havada uçtuğu bu alanda profesyonel sporcuların da sigortalılıklarında büyük kayıplar bulunuyor.

Sigortalılık ilişkisinin kurulmasının hukuka uygun olarak gerçekleşmediği böylesi sigortalılık durumunun sonradan tespit edilmesi zorunlu hale gelebiliyor.

Herhangi bir spor dalını kendisine meslek edinen ve bundan kazanç sağlayan kişiler profesyonel sporcu oluyor. Bu kişiler bir sözleşmeye dayalı olarak işverenleri olan gösterdiği yerlerde, saptanmış çalışma saatlerine tabi olarak ve işveren ya da işveren vekilinin emir ve talimatları altında antrenman ve müsabakalar yapan ve bu hizmeti karşılığında da ücret alan çalışanlar oluyor.

Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu kararıyla kabul edilen “Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatı” ile profesyonel futbolcuların transferleri, çalışma şartları ve kulüpler ile profesyonel futbolcuların hak ve yükümlülükleri belirleniyor. Bahse konu Talimat, profesyonel futbolcuyu; bir kulüple yazılı sözleşme yapmış olan ve kendisine futbol faaliyetleri kapsamında yaptığı harcamalardan daha fazla miktarda ödeme yapılan kişi olarak tanımlıyor.

506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile kanıtlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının hizmetlerinde dikkate alınması mümkün bulunuyor. Bu kapsamda profesyonel sporcular da 5510 sayılı Kanun anlamında işçi/sigortalı olduklarından, bunlar da hizmet tespit davası açarak kayıtdışı hizmetlerini kayıt altına aldırabiliyorlar.

Eğer bir futbolcunun işe giriş bildirgesi veya prim ve hizmet belgesi işverence SGK’ya verilmemiş ya da çalıştığı (profesyonel spor yaptığı) SGK tarafından tespit edilmemiş ise sporcu davalı kulüpten ayrıldığı yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde ilgili kulüp aleyhine hizmet tespit davası açabilir. Buna karşılık, aylık prim ve hizmet belgesi verilmiş ve SGK’nın kendisinden haberdar olduğunu bilen futbolcu bakımından beş yıllık hak düşürücü süre sınırı olmadan bu dava dilendiği zaman açılabilecektir. Şöyle ki örneğin, prime esas kazancın ya da gün sayısının eksik gösterildiği iddiasına dayalı bir hizmet tespit davasında beş yıllık süre sınırı söz konusu olmaksızın dava dilendiği zaman açılabilmesi mümkün bulunmaktadır.

Her ne kadar Türkiye Futbol Federasyonunun kayıtlarında hangi sporcunun hangi kulüple hangi tarihler içerisinde sözleşmeli sporcu olarak çalıştığı belli olsa da bu belge kuvvetli bir çalışma delili olsa da pratikte beş yıllık hak düşürücü süreyi kesen bir olgu olarak kabul görmüyor.

Sık görülen durumlardan biri de aynı sporcunun farklı kulüplerdeki profesyonel sporculuğunun eksik ya da hiç bildirilmemesi halinde tüm hak kayıpları için tek hizmet tespit davası açıp açmayacağı konusu. Dava masrafları veya zamandan kazanmak amacıyla davacılar bu konuda tek bir dava açmayı düşünebiliyorlar.

Oysa Yargıtay 21.HD’nin “Davacı, davalı Spor Kulüplerinde profesyonel futbolcu olarak futbol oynadığını belirtmektedir. Ayrı ayrı işyerlerine sahip olan davalı tarafların aralarında mecburi dava arkadaşlığının kabulü imkânsızdır. Bu noktada her bir davalı yönünden davanın tefrik edilmesi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için gereklidir. Ayrı ayrı açılıp görülmeleri gerekli bu tür davaların birlikte görülmeleri bu nedenle doğru görülmemiştir.

Yapılacak iş; davalı Spor Kulüpleri arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmadığından HMK’ nın 167. maddesi gereğince davaların ayrılmasına karar vermekten ibarettir.”  Hükmünü içeren 2016/2024 E. ve 2017/4539 K. sayılı içtihadı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.07.2009 tarihli, 2009/21-286 Esas ve 2009/328 Karar sayılı kararından görüleceği üzere bu davaların her birinin ayrı ayrı açılması gerekiyor.

Bu da profesyonel sporcunun sonradan da olsa hakkını aramasında önemli bir caydırıcı unsur vazifesi görüyor.



Kaynak: Alitezel