İade Davalarında Yürütmeyi Durdurma Koşuluna İptal
(14.06.2022)
Geçen yazımda haksız alınan vergilerin iadesinde faiz sorunlarına ilişkin bazı yargı kararlarına yer vermiştim...

Geçen yazımda haksız alınan vergilerin iadesinde faiz sorunlarına ilişkin bazı yargı kararlarına yer vermiştim. Bu yazımda da iade talebine bağlı olarak açılmış davalarda yürütmeyi durdurma kararı verilmesi konusunda 7351 sayılı Kanun’la getirilen teminat koşuluna, kısa zaman önce değinmiş olmama rağmen, bir güzel gelişme dolayısıyla tekrar değineceğim. Önceki yazımda özetle konuyu aşağıdaki şekilde ortaya koymuştum.

“Bu yılın başında 7351 sayılı Kanunla İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 27. maddesine (4. fıkraya) bir cümle eklendi. Bu cümleye göre; “Vergi kanunları uyarınca iadesi talep edilen vergilere ilişkin olarak açılan davalarda, dava konusu tutarın yüzde ellisi oranında teminat alınmadan yürütmenin durdurulması kararı verilemez”.

Bu cümlenin Kanuna eklenme gerekçesi ise özetle; “mükelleflerin iade taleplerinin reddi üzerine veya inceleme sonucu iade yapılabileceğinin bildirilmesi sonucu davalar açıldığı, büyük tutarlı ödemeler söz konusu olduğu, iadenin yürütmeyi durdurma kararına istinaden yapıldığı hallerde ve sonradan inceleme raporunun olumsuz oluştuğu durumlarda, iade alanların geri ödemede zorlandığı, hazinenin pek çok halde parayı geri alamadığı, bu yüzden zarara girdiği, bu sebeple de % 50 oranında teminat koşulu getirildiği ve bu suretle haksız iadelerin önüne geçilmesinin amaçlandığı” şeklindedir.

Benim anladığım, alınacak iade tutarının yarısı kadar teminat gösterme koşulu ile kişilerin dava açmaktan cayacağı ve böylece hazinenin iadeleri istediği gibi azaltacağı veya iade etmesi gereken tutarı dava süresince yarı oranda azaltması amaçlanmaktadır.

Ancak bu düzenleme, her şeyden önce ve daha önce de vurguladığım gibi Anayasaya aykırıdır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre zaten yürütmeyi durdurma kararı işlemin açık hukuka aykırılığı halinde verilebilmektedir. Burada idarenin açık hukuka aykırı işlemine karşı, dava açma yolu anlamsızlaştırılmaya, kişilerin hukuka aykırı işlemlere karşı yargı korumasından yararlanmasında yargının etkinliği azaltılmaya çalışılmaktadır. Bu da yargıya erişim hakkının ihlalini ifade etmektedir. Öte yandan haklı hakka kavuşmanın teminat ve teminatın finansman yüküne katlanma koşuluna bağlanması, aynı zamanda mülkiyet hakkını da ihlal etmektedir. 

Böyle yapacağımıza, idarenin incelemelerini hızlandırsak, iade taleplerinde hızlı ve özel usuller getirsek, böylece alacağına kavuşmak isteyen ve sırf bu yüzden ilave bir finansman yükü taşımak istemeyen hak sahiplerini dava açma zorunda bırakmasak, bu düzenlemeye nazaran çok daha yerinde davranmış oluruz. Mükellefler zaten birikmiş devreden KDV alacakları ile hazineyi gereğinden fazla finanse etmektedir. Buna bir de iade alacaklarının gecikmesini eklemek fazla anlamlı değildir.

Ancak son yıllarda yapılan düzenlemelerde hep olabildiğince idari işlemleri yargı denetiminden kaçırmak, idari işlemleri hukuk denetimi dışında bırakmak gibi örtülü bir saik dikkati çekmektedir. Kanun yollarından vaz geçme müessesesinin ihdası, aflardan yararlanmanın davadan feragat şartına bağlanması, etkin pişmanlıkta davadan vaz geçme veya feragat koşulunun getirilmesi, düzeltme dilekçelerine ihtirazi kayıt konulmasının önüne geçme vb. düzenlemeler veya uygulamalar hep bu saikin varlığını göstermektedir.”

Konuyu ve görüşlerimi yukarıda şekilde aktardıktan sonra Samsun Vergi Mahkemesi’nin, E.2021/1500 sayılı dosyası kapsamında yukarıda aktardığımız düzenlemeyi, Anayasaya aykırı görerek, güzel ve haklı gerekçelerle donatılmış başvuru dilekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığını söylemiş ve Yüksek Mahkeme’nin bu başvuruya ilişkin ilk incelemesini yaptığını (24.2.2022) ve düzenlemenin E.2022/14 sayılı dosya kapsamında esastan incelenmesine karar verdiğini duyurmuştum.

Bana ulaşan bilgiye göre, Anayasa Mahkemesi 1 Haziran günlü toplantısında konuyu esastan görüşerek, aktardığımız düzenlemenin iptaline karar vermiştir. Ancak iptal gerekçelerini, kararın önümüzdeki günlerde Resmi Gazete’de yayınlanması ile öğrenebileceğiz.

Bu arada Anayasaya aykırı düzenlemelerin hukuk ve vergi sistemimizden ayıklanmasına vesile olan ilk derece mahkemesini de kutlamak gerekir diye düşünüyorum.



Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi