Dövizini Bozdurmayan Şirkete TL Kredi Yok!
(27.06.2022)
Ülkemiz, 2018 yılının ortalarından itibaren döviz kurlarının yükselişini önlemek için deneme yanılma yolu ile çeşitli...

Ülkemiz, 2018 yılının ortalarından itibaren döviz kurlarının yükselişini önlemek için deneme yanılma yolu ile çeşitli taktiklere başvuruyor! Mücadeleye başlarken, bankalardaki mevduatın %45'i döviz, %55'i TL idi ve dört yılda denenmeyen taktik kalmadı. Sonuç; bankalardaki mevduatın %73'ü döviz ve %27'si TL oldu.

Dolarizasyon ile mücadele ediyoruz denilerek, bütün mevduatları döviz kuruna bağlayan “Kur Korumalı Mevduat” icat edildi. Uygulama kapsamında; 85 milyon vatandaşın ödediği vergilerden, 3 ayda 21 milyar 98 milyon TL bu hesap sahiplerine ödendi. Ek bütçe ile yılsonuna kadar 40 milyar TL daha vergilerimizden bu hesap sahiplerine ödenecek.

Anayasa'nın 73. maddesi ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre; vergilerimizden ödenmesi mümkün olmayan bu tutarlar ödenmeye devam etsin bakalım. Sonunu düşünen kahraman olamaz nasıl olsa. Kur Korumalı Mevduat'ın devlete toplam maliyeti tam olarak hesaplanamamakla birlikte, tanınan vergi istisnaları ve ödenen kur farkları ile yılsonunda en iyimser tahminle 300 milyar TL olacak. Bu 300 milyar TL'lik maliyete ne için katlandık? Dolarizasyonu önlemek için, sonuç tam dolarize olduk!

LAMBADAN BİR CİN DAHA ÇIKTI!

Gerçeklerle savaşını sürdüren ekonomi yönetimi, Kur Korumalı Mevduat'a rağmen kurların yükselmesini engelleyemediği için, bu kez Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu aracılığı ile yeni bir hamle yaptı. Kur Korumalı Mevduat'a dönüşen hesaplarda yer alan tutar 992 milyar TL oldu ama dövize talep durmuyor. Dövizin artmaması için satılacak döviz de kalmadı. Ne yapalım? Şirketlerin bankalarda ciddi miktarlarda dövizi var ama bozmuyorlar. Bu şirketlere 900.000 doların (15 milyon Türk Lirası'nın bugünkü dolar karşılığı) üzerinde döviziniz var ise; TL kredi kullanamazsınız şartı getirip, dövizlerini bozmaya zorlayalım.

İşte tam da bunu yapmak için BDDK, 24.06.2022 tarih ve 10250 sayılı Kararı'nı açıkladı. Kurul, “finansal istikrarın güçlendirilmesine ve kaynakların daha verimli kullanılarak kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına yönelik atılacak koordineli makro ihtiyati adımlar kapsamında” bu kararı aldım diyor. Karar ile; bankalar ve finansal kuruluşlar dışındaki, 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ilgili düzenlemeler uyarınca; bağımsız denetime tabi şirketlerin kredi başvurusu yaptıkları tarih itibarıyla yabancı para (YP) nakdi varlıklarının (altın dahil, efektif döviz ile bankalardaki YP mevduat) Türk Lirası (TL) karşılığının 15 milyon TL'nin üzerinde olması halinde; bu şirketlerin YP nakdi varlıklarının, en güncel finansal tablolarına göre aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının %10'unu aşması durumunda, söz konusu şirketlere TL cinsinden yeni bir nakdi ticari kredi kullandırılmayacak. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından yayımlanan Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları çerçevesinde konsolide finansal tablo hazırlama yükümlülüğü bulunan şirketler için bu değerlendirmenin konsolide bilançolar üzerinden yapılması şartına da uyulacak.

Faiz oranı, enflasyon oranının 1/5'i ise, her şey nafile!

Döviz tevdiat hesaplarının stopaj oranlarını yükseltip, TL mevduattan kaldırdık olmadı. Kur Korumalı Mevduatı denedik olmadı. Ülkeye gelen her dövizi Merkez Bankası'na satma zorunluluğu getirdik olmadı. Şimdi de TL kredi için döviz varlığını bozdurma şartını deneyelim bakalım! Aynı yanlışları 15 kez denersek, belki bir keresinde tutar!

Sorun; TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranı %73.5'e rağmen faizlerin %14'e indirilmesidir. Sorunun faiz olduğu gerçeğini yok sayarak, ortaya atılan hiçbir çözüm önerisi başarılı olamaz. Bütün dünya faiz artırırken bizim faizi indirmemiz, otoyolda ters yola girenin biz olduğumuzu gösteriyor olmasın! Faizi indirdik de ne oldu? Mevduat ve kredi faizleri ile devletin borçlanma faizleri, politika faizinin asgari 2 katı oldu. Demek ki; faizi indirdim demekle inmiyor, sadece kâğıt üstünde inmiş oluyor.

Döviz talebi en üst seviyede iken, kamu bankaları aracılığı ile milyarlarca liralık kredi paketlerini kim açıkladı? Bu kredileri ihtiyacı olan değil, mali verileri güçlü olan şirketler almadı mı? Aldı. Bu kredileri verirken, bu krediler ile dolar alınacağını düşünmediniz mi?

BDDK'nın bu kararı ile şirketlerin döviz ve altın varlıklarını bozacağını düşünmüyorum. Yılda 300 milyar dolar ithalat yapılan bir ülkede; ithalatçı, ihracat yapmak için ara malı ithalatı yapmak zorunda olan ihracatçı ve yurt dışına döviz borcu olan şirketler neden dövizini satsın? Önce sat sonra al yapacak. Alış ve satış arasındaki yüksek marj nedeni ile zarar edecek. İstediği zaman ve istediği tutarda dövize ulaşıp ulaşamayacağı da belli değil. Çok ısrar ederseniz, yabancı para cinsi varlıklar yurtdışı iştiraklere gider, ithalat maliyetleri birden yükselir ve yurt dışında şirket alımları furyası başlar. Ekonominin yavaşlaması da büyüme hedeflerini engeller.

Dünyanın 2015 yılında 16'ıncı ekonomisi iken şu anda 21'inci sıraya inen Türkiye ekonomisine, sanki bütün işletmeler bakkal dükkânı imiş gibi dolara olan talebi engellemek için yapılan müdahalelerin sonucu maalesef hüsranla sonuçlanacaktır.

Hiperenflasyona doğru giden bir ekonomide ne vatandaş ne de şirketler Türk Lirası'na göre hesap yapmaz, yapamaz.

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları durmuştu. Bu tür kararlar ile Türk sermayesini de kaybetme gerçeği ile çok yakında karşılaşacağımızı söylemek için, kâhin olmaya gerek yok.



Kaynak: Nedim Türkmen / Sözcü Gazetesi