Ödeme Emrinin Düzeltilmesi İstenebilir Mi?
(16.08.2022)
Her idari işlem gibi, vergi dairelerince tanzim edilerek mükelleflere tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı da haksız...

Her idari işlem gibi, vergi dairelerince tanzim edilerek mükelleflere tebliğ edilen ödeme emirlerine karşı da haksız oldukları iddiası ile tebliğini izleyen 15 gün içinde iptal davası açılabilir.

Ancak Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesi ile bu davada ileri sürülebilecek iddialar, sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın varlık sebebi, ödeme emrinin kamu alacaklarının artık tartışılamayacak derecede kesinleşmiş aşamada bulunduğu hallerde gönderilebilecek olmasıdır. Bu sınırlandırmaya göre, ödeme emirleri aleyhine açılacak davalarda davacı ancak, aşağıdaki üç gerekçeden birine dayanılabilir.

i) Böyle bir borcun olmadığı iddiası: Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlunun böyle bir borcunun olmadığını iddia edebilmesi için, borcun hukuken hiç doğmaması ya da borç doğduktan sonra tamamen ödenmesi veya sair bir nedenle ortadan kalkması gerekmektedir.

ii) Borcun kısmen ödendiği iddiası: Bu iddia; borçlunun, borcun varlığını kabul etmekle birlikte, borç tutarının ödeme emriyle talep edilen tutar kadar olmadığını ileri sürmesi durumunda gündeme gelmektedir.

iii) Borcun zamanaşımına uğradığı iddiası: Zamanaşımı kanunlarda belirlenmiş olan belli bir sürenin geçmesi nedeniyle bir hakkın elde edilmesi veya bir hakkın kaybedilmesidir. Bu iddiaya göre, kamu alacaklarının 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesine göre zamanaşımına uğramış olması gerekmektedir. Bu düzenlemenin ise Anayasa’ya aykırılığına zaten değinmiştim (21.6.2022 günlü DÜNYA gazetesindeki köşe yazım).

 

Kanuna göre ileri sürülebilecek bu iddiaların içerikleri, uygulamada yargı tarafından haklı olarak genişletilerek doldurulmuş ve geliştirilmiştir. Örneklerini daha önce yazmıştım.

Ödeme emirlerine karşı açılacak davaların, Vergi / Ceza İhbarnamelerine karşı açılan davalardan bir önemli farkı da, yürütmeyi durdurmamasıdır. Ödeme emrini tebliğ eden vergi dairesi, dava açılmış olsa dahi, icra işlemlerine devam edebilir. Ödeme emrinin yürütülmesinin durdurulabilmesi, ancak mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı alınabilmesi ile mümkündür.

Ancak bazen, kendilerine ödeme emri tebliğ olunanların, genellikle, ödeme emrinin ödeme yapılmış olmasına rağmen düzenlendiği veya önceden mahsup talebi bulunduğu veya ödeme emrinin çeşitli sebeplerle haksızlığına inandıkları durumlarda, düzeltilmesi veya iptal edilmesi için vergi dairelerine müracaat ettikleri görülmektedir.

Kendisine ödeme emri tebliğ olunanların, dava açma yerine idareye müracaatla çözüm oluşturma çabalarının önemli bir sebebini de, ödeme emri aleyhine açacakları davayı kaybetme halinde %10 oranında haksız çıkma zammı ödeme riskinin varlığı olmuştur. Ancak bu risk, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile ortadan kaldırılmıştır (4.8.2022 günlü DÜNYA gazetesindeki köşe yazımda yazmıştım).

Bu noktada, hata ve düzeltme yoluna başvurulup başvurulamayacağının da ayrıca incelenmesi gerekmektedir. Vergilendirme işlem ve usulü ile ilgili kanun, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’dur. Bu kanunda hata ve düzeltme müessesesinin yer almasına karşılık, 6183 sayılı Kanun’da bu konuda bir düzenleme yer almamıştır. 213 sayılı Kanun vergilendirme işlemleri ve usulü ile ilgilidir. 6183 sayılı Kanun ise vergilendirme işlemlerini değil, bu işlemlere göre oluşmuş kamu alacağının tahsilat işlemlerini/ aşamasını düzenlemektedir.

Bu konuda köşemizin sınırlarını aşmamak için akademik tartışmalar girmeden, doğrudan uygulamada asıl belirleyici olan yargı anlayışını aktaralım. Yargı anlayışında, ödeme emrine karşı, “hata ve düzeltme müessesesi kapsamında yapılacak idari müracaatın, dava açma süresini durdurmayacağı veya kesmeyeceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla düzeltme talebinin reddi üzerine ödeme emri aleyhine karşı açılan davalar, süre aşımı sebebiyle reddedilmektedir. (Örneğin Danıştay 7. Dairesi E. 1980/1487 K.1982/671 T.2.4.1982; Danıştay VDDK. E.2012/519 K.2013/520 T.13.11.2013; Danıştay 4. Dairesi E. 2014/2322 K.2017/3257 T.4.4.2017). Danıştay’ın konuya ilişkin kararlarının topluca değerlendirilmesinde, bu şekildeki yargı anlayışının aşağıdaki gerekçelere dayandığı görülmektedir.

● 213 sayılı Kanun’da düzenlenmiş hata ve düzeltme hükümlerinin 6183 sayılı Kanun’a göre tesis edilen işlemleri kapsamadığı,

 6183 sayılı Kanun’da konuya ilişkin olarak 213 sayılı Kanun’a bir atfın bulunmadığı,

 Ödeme emrinin vergi borcunun ödenmesi gereken safhaya gelmesinden sonra düzenlendiği,

 6183 sayılı Kanun’un 213 sayılı Kanun’a nazaran çok daha geniş bir kapsama sahip olduğu ve hemen hemen bütün kamu alacaklarının bu kanuna tabi olduğu, vergi alacaklarında hata ve düzeltme müessesesinin geçerliliğinin kabulü halinde diğer kamu alacakları ile vergi alacaklarının tahsil usulü konusunda bir ayrım ve eşitsizlik oluşacağı.

Kısaca, söylemek istediğimiz, ödeme emrine karşı kullanılabilecek başvuru yolunun sadece “dava yolu” olduğudur. Bu nedenle tebliğ edilen ödeme emrinin hukuka aykırı, haksız olduğu düşüncesinde olunması halinde, doğrudan dava açılmasında yarar vardır. Çünkü idareye başvurup da cevabı beklerken dava açma süresini kaçırma ihtimali yüksektir.



Kaynak: Bumin Doğrusöz / Dünya Gazetesi