Mali Tatilin Yargısal Sürelere Etkisi

1 Temmuzda başlayacak olan “mali tatil” giderek yaklaşmaktadır. Ancak kimse muhasebecilerin ve/veya mali müşavirlerin tatil yapabileceğini zannetmesin. Önce Maliye Bakanlığı düzenlemeleri ile tatilin kapsamı son derece daraltılmıştır. Sonra en önemli beyannameler açısından tatilin bir anlamı yoktur, çünkü söz konusu beyanname verme süreleri zaten mali tatilin dışındadır.

Mali tatil, sadece inceleme ve ibraza davet, uzlaşma görüşmelerinin yapılamaması, izaha davet istenememesi gibi konularda anlam ifade etmektedir.

Ben de yaklaşan mali tatil dolayısıyla mali tatilin yargısal sürelere etkisine ilişkin sorunları ve dikkat edilmesi gereken hususlara değinen önceki bir yazımla konuyu tekrar gündeme getireyim istedim.

Mali tatilin kapsamı sürekli daraltıldı

Ülkemizde mali tatil, ki bildiğim kadarı ile dünyadaki tek mali tatildir, TÜRMOB tarafından verilen büyük mücadele sonrasında 5604 sayılı Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Ancak yeterli yasal güvenceye kavuşturulmadığı için idari yorum ve düzenlemelerle sürekli kapsamı daraltılmıştır. Hatta geçmişte Maliye Bakanlığınca hazırlanan Vergi Usul Kanunu Tasarısı Taslağı ile 5604 sayılı kanunun vergi ödevi ile ilgili olan hükümleri kaldırılarak (sadece sosyal güvenlikle ilgili 2. madde düzenlemesi yürürlükte bırakılmakta) ve söz konusu düzenlemeler Vergi Usul Kanunu’nun içerisine aktarılarak mali tatil düzenlenmek istenilmişti. Vergi ödevine ilişkin süreleri yakından ilgilendiren mali tatil konusunun, ayrı bir kanunda değil de Vergi Usul Kanunu içerisinde düzenlenmesi düşüncesi doğrudur. Ancak taslaktaki yanlışlık, mali tatilin, tarihinin belirlenmesinden uygulanmasına kadar tamamen yürütme organının siyasi takdirine bırakılmaya çalışılması idi. Çok yanlıştı ve neyse ki yasalaşmadı.

Kanunun 1. maddesinde yer alan “her yıl temmuz ayının birinden (Haziran ayının son gününün tatil olması halinde Temmuz ayının ilk iş gününü izleyen günden) itibaren ayın yirmisine (yirmisi dahil) kadar mali tatil uygulanır” hükmü uyarınca bu yıl mali tatil 1 Temmuz’da başlayacak ve 20 Temmuz akşamına kadar sürecektir.

Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun, doğrudan 3568 sayılı kanuna göre yetki almış meslek mensuplarını, dolayısıyla da -defter tutmak, beyanda bulunmak vb. sürekli mükellefiyeti bulunan- mükellefleri ilgilendiren bir Kanun olmasına rağmen, vergi yargılama usulüne ilişkin olarak ve bence İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yer alması gereken bir konuyu “genel düzenleme” şeklinde düzenlemiştir. Kanundaki İdari Yargılama Usulünü ilgilendiren düzenleme; “(…) vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma süreleri mali tatil süresince işlemez. Belirtilen süreler mali tatilin bitiminden itibaren tekrar işlemeye başlar.” şeklindedir. Bu düzenlemenin İYUK’a taşınması gerekir.

Vergi davasının açılmasında ve dava sürecinde taraf sıfatına ve tarafı temsil yeteneğine sahip olmayan bir mesleğe yönelik kanundaki bu düzenlemeyi, bu konuda münhasır yetkili farklı bir meslek bulunması nedeniyle, anlamlandırmak da pek mümkün değildir. Bu nedenle düzenlemenin sadece meslek mensupları aleyhine yapılacak vergiyle ilgili işlemlerle sınırlı olarak anlamlandırmak gerekmektedir. Bu görüşümü önceki yazılarımda da savunmuş olmakla birlikte, yargı nezdine itibar görmediğini de belirtmem gerekiyor.

Dikkat edilmesi gereken konular

Kanunun, “dava açma süresi”nden bahsetmiş olması dolayısıyla, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yer alan diğer sürelerin son gününün mali tatil içerisine denk düşmesi halinde, süre mali tatilden etkilenmez, işlemeye devam eder. Örneğin cevap, cevaba cevap süreleri, yürütmeyi durdurma konusunda itiraz süreleri, istinaf süresi veya temyize başvuru süresi veya bu tür başvurulara cevap süreleri, mali tatilden etkilenmez. Bu sürelerde dikkatli olmak gerekir.

Öte yandan kanunda “vergiyle ilgili işlemlere ilişkin dava açma sürelerinden söz edilmiş olması da, ifadenin muğlaklığı dolayısıyla bir başka tartışmaya daha yol açmıştır. Usul kanunlarımızda böyle bir kavram benimsenmemiştir. Usul hukukumuza göre “vergilendirme işlemleri” ve “tahsilat işlemleri” söz konusudur. Kanaatimce burada yasa koyucu, söz konusu ifadeyi kasıtlı olarak ve vergilendirme işlemleri ile tahsilat işlemlerini kapsayan bir üst kavram olarak kullanmıştır. Bu nedenle, “vergiye ilgili işlemler” ibaresini sadece vergilendirme işlemleri ile sınırlı olarak anlamak ve mali tatilin tahsilat işlemlerine karşı açılacak davalarda dava açma süresini etkilemeyeceğini -uzatmayacağını- ileri sürmek mümkün değildir. Nitekim bildiğim kadarı ile yargı anlayışında da, tahsilat işlemlerine karşı açılacak davalarda da (örneğin ödeme emrine karşı açılacak davalarda) dava açma süresinin hesabında mali tatilin de dikkate alınması gerektiği yönünde oluşmuştur.

Dava açma sürelerini etkileyen bir diğer konu da adli tatildir. 20 Temmuz’da mali tatil bitmekte, duran dava açma süresi işlemeye başlamakta, ancak aynı gün, bu defa adlî tatil başlamaktadır. Adli tatil de yargılama sürelerini etkilemektedir. Peki, ikisi birleştiğinde dava açma süresi ne olur? Bu sorunun cevabını da gelecek yazımda irdeleyeceğim.


Kaynak:Bumin Doğrusoz / Ekonomim.com