İştirak Kazançları İstisnası Uygulamasında İnce Mi İnce Detaylar

Değerli okurlarım uzun bir aradan sonra tekrar karşınızdayım. Bugün sizlerle Kurumlar Vergisi mevzuatımızda iştirak kazançları istisnası uygulaması ile ilgili yapılan son kanuni düzenlemeler sonrasında (7456 sayılı Kanun ile 15.07.2023 ve 7524 sayılı Kanun ile 02.08.2024 tarihlerinde geçerli olmak üzere) karşımıza çıkan ve istisna uygulaması sırasında dikkat etmemiz gereken bazı ince noktaları sizlerle paylaşıyor olacağım.

İstisna sandığınız bazı kazançla istisna olmayabilir ya da istisna olmadığını zannettiğiniz kazançlar artık istisna olabilir.  Bu yazımızda umarım bu ince noktalarda sizleri aydınlatıyor olacağım.

KURUMLAR VERGİSİNE TABİ TUTULMUŞ KAZANÇTAN KÂR PAYINI ELDE EDEN KURUMUN KÂR PAYLARI İŞTİRAK KAZANÇLARI İSTİSNASINA TABİ TUTULUR (!)

İştirak Kazançları İstisnası esasen Türkiye'de tam mükellefiyet esasında kurumlar vergisine tabi olan kurumlardan kâr payı elde eden diğer tam veya dar mükellef kurumların bu kazançların nedeniyle mükerrer bir vergilemeye maruz kalmaması adına getirilmiş bir istisna uygulamasıdır.  Kurumlar Vergisi Genel Tebliğimizin 5.1. başlıklı bölümünde aşağıdaki cümle bu durumu doğrulamaktadır.

Bu istisna ile mükerrer vergilemenin önlenmesi amaçlanmaktadır. İstisnaya konu kazanç, esas itibarıyla kazancın elde edildiği ilk kurumda kurumlar vergisine tabi tutulduğundan, kazancın kâr dağıtımı yoluyla intikali sağlanan diğer kurumlarda da kurumlar vergisine tabi tutulmasının önüne geçilmek istenmiştir.

Böyle olunca; kazancı elde edip daha sonra bunu diğer kurumlara kâr payı olarak dağıtan kurumda dağıtıma tabi kazanç kurumlar vergisine tabi tutulmuş olması ana prensipte beklenir.  Ancak her zaman böyle olmayabilir. Kâr payını dağıtan kurum, bu kazanç üzerinden istisna veya indirimli vergi uygulamaları (Örneğin: KVK Md.32/A) nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmamış olabilir. Bu durumda, kurumlar vergisine tabi tutulmamış kazancın kâr payı olarak diğer kurumlara dağıtılması durumunda, bu kâr payını elde eden kurumlar bu kazancına iştirak kazançları istisnası uygulamaması beklenir.   Ama maalesef durum böyle de değil. Zira, yine Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yukarıda yer verdiğimiz paragrafın hemen ardından bu durumla ilgili aşağıdaki ilave açıklamalara rastlıyoruz:

Tam mükellef bir kurumdan elde edilen iştirak kazancının, bu kurumda genel vergi rejimi uyarınca vergilenmiş veya kurumlar vergisinden istisna edilmiş kazançlardan oluşması veya kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisinin kapsamı dışında bırakılmış veya düşük oranda vergi kesintisi yapılmış olması, istisna uygulamasına engel teşkil etmeyecektir.

Genel Tebliğin bu açıklaması bize diyor ki, kâr payını dağıtan Tam mükellef kurum bu kâr payının kaynağı olan kazanç üzerinden vergi ödemiş olsun veya istisnalar nedeniyle vergi ödememiş olsun ya da düşük oranlı bir vergilemeye tabi olsun, bu kurumdan kâr payı elde eden kurum bu kazancını iştirak kazançları istisnası nedeniyle vergiden istisna tutacaktır.

Kafalarımız kârıştı mı? Benim biraz kârıştı.  Bir tarafta iştirak kazançları istisnası için kazancın diğer kurumda vergilenmiş olması nedeniyle mükerrer bir vergileme olmaması için getirilmiş bir uygulama olduğunu anlıyoruz, diğer taraftan da kâr payını dağıtın kurum nezdinde vergileme yapılmış olsun veya istisna, düşük vergi oranı vb. uygulamalar yoluyla vergileme yapılmamış olsun, kâr payını elde eden kurum bu kazancına iştirak kazancı istisnası uygulayabilecek ve herhangi bir engel teşkil etmeyecektir. 

O halde Genel Tebliğin son verilen paragrafı uyarınca; kâr payını dağıtan kurum bu kâr payının kaynağını teşkil eden kazanç üzerinden hiç kurumlar vergisi ödememiş olsa bile, kâr payını elde eden kurum bu kâr payını iştirak kazancı istisnası olarak dikkate alabilecektir.

Ama durum yine sandığınız kadar kolay değil, daha fazla detaylar ortaya çıkıyor. Bazı kurumlar için dağıtılan kâr payının kaynağını oluşturan kurum kazancı üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulmuş olmasını zorunlu kılınmaktadır. Bu kurumlar özellikle Yatırım Fon ve Ortaklıklarıdır. Ama yine de söyleyelim tüm Yatırım Fon ve Ortaklıkları da aynı duruma tabi değil. Eğer kâr payını dağıtan kurum; Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (GSYF) veya Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı (GSYO) ise bu kurumlar elde ettikleri kazançları kurumlar vergisine tabi olmasa dahi, bu fon ve ortaklıklardan kâr payı elde eden kurumlar iştirak kazancı istisnasına tabi tutabilecektir.  Bu nedenle Girişim Sermayesi Yatırım Fonları ve Ortaklıkları vergisel avantajları çift yönlü (hem kendileri için hem de kendilerine yatırım yapıp kâr payı elde eden kurumlar için) olarak devam ediyor.

Ancak, Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ve Ortaklıkları dışında kalan DİĞER YATIRIM FONLARI İLE ORTAKLIKLARININ (Menkul Kıymet Yatırım Fonları veya Ortaklıkları, Altın veya Kıymetli Maden Yatırım Fonları ve Ortaklıkları, Gayrimenkul Yatırım Fonları ve Ortaklıkları, Emeklilik Yatırım Fonları, Konut Finansmanı Fonları ile Varlık Finansmanı Fonları)  dağıttıkları kâr paylarının kaynağını oluşturan fon veya ortaklık kazançlarının kurumlar vergisinden istisna olması halinde (KVK’nın 5/1-d maddesinde belirtilen istisna şartlarını sağlaması durumu), bu fon ve ortaklıklardan kâr payı elde eden kurumların kâr payı kazançları iştirak kazançları istisnası olarak değerlendirilemeyecek, bir başka ifade ile kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Fakat bu belirttiğimiz DİĞER FON VE ORTAKLIKLARIN kazançları kurumlar vergisinden istisna olmaması halinde (KVK’nın 5/1-d maddesinde belirtilen istisna şartlarını sağlamaması durumu), bu fon ve ortaklıklarından kâr payı elde eden kurumlar kâr paylarını iştirak kazançları istisnasına tabi tutabileceklerdir.   Gelelim bir ince ayrıntıya daha; kâr payını dağıtan DİĞER FON VE ORTAKLIKLARI’nın kazançları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-d maddesinde belirtilen istisna şartlarını sağlıyor ve bu kazancı Kurumlar Vergisinden istisna. Bu durumdaki fon ve ortaklıktan kâr payı elde eden kurum için bu kâr payının iştirak kazancı istisnasına tabi olmayacağını ilk aşamada düşünürüz ve buraya kadar anlatımlarımız bunu gerektiriyor. Yine bir incemi ince detay daha devreye giriyor. Belirtilen yatırım fon ve ortaklıklarının istisna olan kazançları üzerinden 1.1.2025 tarihinden itibaren KVK 32/C maddesi uyarınca ASGARİ KURUMLAR VERGİSİ’ne tabi olacağı durumlar söz konusu. Yani artık, Belirtilen DİĞER FON ve ORTAKLIKLARIN kazançları istisna şartlarını sağlamış olsalar dahi mutlak bir istisna durumunda kalmayacak ve bu kazançları üzerinden % 10 Asgari Kurumlar Vergisi ödemesi ile karşı karşıya kalacaklardır. İşte bu durumda, kâr payını dağıtan DİĞER YATIRIM FON VE ORTAKLIKLARININ kazançları kurumlar vergisinden istisna ve ancak Asgari kurumlar vergisine tabi olması nedeniyle, asgari kurumlar vergisine tabi tutulan kazanca tekabül eden kâr payının (tamamı değil, buna da dikkat) bu kâr payını elde eden kurum bünyesinde iştirak kazançları istisnasına tabi tutulması mümkün hale gelecektir. 

Yine belirtmeden geçemeyeceğim, iştirak kazançları istisnası sadece kar payı elde edilmesi durumunda devreye girmiyor, eğer siz bir kurum olarak bir Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (GSYF)’na yaptığınız yatırım nedeniyle sahip olduğunuz yatırım fonu katılma paylarını fona iade ederken (fona geri satarken) veya bu katılma paylarınızı dönem sonlarında 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 279’uncu maddesi gereğince Menkul Kıymet değerleme işlemine tabi tutmanız nedeniyle bir kazanç ortaya çıkarsa bu kazançlar da iştirak kazançları istisnasına girmekte.  Ama bu durum da sadece ve sadece Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarına yapılan yatırım nedeniyle elde edilen yatırım fonu katılma belgeleri ile ilgili.  Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıklarından (GSYO) elde edilen hisse senetleri için ise bu durum söz konusu değil (Kanun lafzında ve Genel tebliğde sadece GSYF na ait yatırım fonu katılma belgeleri için istisna düzenlenmiş olup, GSYO hisse senetleri için elde çıkarma kazancına iştirak kazancı istisnası yönünde bir istisna tanımlanmamıştır. Bunlar için diğer koşullar bulunması kaydıyla KVK’nın 5/1-e maddesinde belirtilen İştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağlanan % 50 oranlı kazanç istisnası ancak söz konusu olabilir.)

7456 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesi ile KVK’nın 5/1-a-4 numaralı alt bendi 15.07.2023 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmış olması nedeniyle; portföyünde yabancı para birimi cinsinden varlık ve altın ile diğer kıymetli madenler ve bunlara dayalı sermaye piyasası araçları bulunan yatırım fonlarından elde edilen kazançlar da İştirak kazançları istisnası uygulamasında bir engel olarak görülmeyecektir. Yatırım fonunun portföyünün niteliği bu fondan kazanç elde eden diğer kurumların kazançlarının iştirak kazancı istisnasına tabi tutulmasına engel teşkil etmeyecektir. Ancak bu yatırım fonlarının kazançları 5/1-d maddesinde belirtilen istisna kazanç şartlarını sağlayarak fonun işletilmesinden elde edilen kazanca kurumlar vergisi istisnası uygulamış ise bu fondan kâr payı elde eden diğer kurumlar iştirak kazancı istisnasından yararlanamayacak ve kurumlar vergisine tabi tutacaklardır.

Gözümüzden kaçabilecek ve unuttuğumuz daha ince detaylar da bulunabilir.

Kendi çalışma notlarımla oluşturduğum aşağıdaki tabloyu sizlerin istifadesine sunmak isterim.

KAR PAYININ / GELİRİN   ELDE EDİLDİĞİ KURUMLAR

Kar Payını Elde Eden Kurumda  İŞTİRAK KAZANCI İSTİSNASI DURUMU

Tam Mükellef Kurum (Yatırım Fonları Dışında)

İstisna

Dar Mükellef Kurum

İstisna Değil

Girişim Sermayesi Yatırım Fonu Kar Payı

İstisna

Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı Kar Payı

İstisna

Girişim Sermayesi Yatırım Fonu'nun Fona İade Edilmesinden Doğan Gelirler

İstisna

Girişim Sermayesi Yatırım Fonu'nun Fonu katılma paylarının VUK 279 gereğince dönem sonunda değerlemesinden doğan gelirler

İstisna

Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı'na ait hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan gelirler

İstisna Değil- Şartları Oluşursa 5/1-e deki İştirak Hissesi Satış Kazancı İstisnası olur.

Türkiye de kurulu Menkul Kıymet Yatırım Fon ve Ortaklıkları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna İse)

İstisna Değil

Türkiye de kurulu Menkul Kıymet Yatırım Fon ve Ortaklıkları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna Değilse)

İstisna

Türkiye de kurulu Altın ve Kıymetli Maden Fon ve Ortaklıkları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna İse)

İstisna Değil

Türkiye de kurulu Altın ve Kıymetli Maden Fon ve Ortaklıkları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna Değilse)

İstisna

Türkiye de kurulu Gayrimenkul Yatırım Fon ve Ortaklıkları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna İse)

İstisna Değil

Türkiye de kurulu Gayrimenkul Yatırım Fon ve Ortaklıkları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna Değilse)

İstisna

Türkiye de kurulu Emeklilik Yatırım Fonları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna İse)

İstisna Değil

Türkiye de kurulu Emeklilik Yatırım Fonları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna Değilse)

İstisna

Türkiye de kurulu Konut Finansmanı Fonları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna İse)

İstisna Değil

Türkiye de kurulu Konut Finansmanı Fonları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna Değilse)

İstisna

Türkiye de kurulu Varlık Finansmanı Fonları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna İse)

İstisna Değil

Türkiye de kurulu Varlık Finansmanı Fonları (Kazancı 5/1-d ye göre İstisna Değilse)

İstisna

Türkiye de kurulu olmayan Yatırım Fon ve Ortaklıkları

İstisna Değil

Yatırım Fon ve Ortaklıklarının Kazançları İstisna olmakla birlikte ASGARİ KURUMLAR VERGİSİ ödenmişse, bu Asgari Kurumlar Vergisine tekabül eden kazanç tutarı

İstisna

Bir kazancın istisna kazanç olup olmadığını değerlendirmemiz bu denli ince detayları barındırmalı mıdır?

Bunu sizlerin takdirine bırakarak, daha sade istisna düzenlemelerinin olmasının tüm paydaşlar (mükellef, mali müşavir, yeminli mali müşavir, denetçi, vergi incelemesine yetkililer, vergi dairesi vd.)  için daha uygulanabilir olacağını değerlendiriyorum.

Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…


Kaynak:Abdullah Kiraz / Ekonomim.com