Kira Gelirlerinin Vergilendirilmesinde Değişiklikler

“Geliyor gelmekte olan torba” diye yazdım ve Torba Kanun Teklifi nihayet ortaya çıktı. Ancak gelecek dediklerimiz ortada yok. Gelecek diye yazdıklarımızın bir kısmının Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ekleneceğini, diğer bir kısmının ise kasım sonu gibi sunulması düşünülen torba kanunda yer almasının düşünüldüğünü öğrendik.

Ancak ortaya çıkan teklifte emlâk vergisine ilişkin bir düzenlemenin yer almaması, enflasyon düzenlemesi konusundaki beklentilerin karşılanmamış olması, iş dünyasının yapılandırma beklentisinin karşılık görmemesi mali kamuoyunda hüsranla karşılandı. Öte yandan Vergi Denetim Kurulunun, Vergi Usul Kanununa eklenecek 140/A maddesi ile vergi suçlarına ilişkin ayrı bir inceleme sürecinin düzenleneceğine ilişkin açıklaması da askıda kaldı. Bu beklentilerin ne kadar karşılanacağını Teklifin Plan ve Bütçe Komisyonu sürecinde göreceğiz.

Ancak bir konuda haklı çıktım. Teklifte, mükelleflerin haklarını gönüllü uyumu teşvik edecek şekilde de olsa güvence altına alan herhangi bir düzenlemenin yer almayacağını söylemiştim. Gerçekten de yer almadı. Teklifte sadece kamu gelirlerini artırmaya yönelik düzenlemeler yer aldı. Teklifin diğer hükümlerini bir kenara bırakıp, bu yazımızda önce Gelir Vergisi’nin kira gelirlerinin vergilendirilmesine yönelik hükümlerinde yapılması düşünülen değişikliklere şöyle bir bakalım.

Konut kiralarında istisna kalkıyor

Teklifte ilk dikkati çeken, konut kira gelirlerine ilişkin sınırlama. 2025 yılı gelirlerinde 47.000 lira olarak uygulanması gereken istisna, pek çok konut kira geliri elde edenlerden alınarak sadece “Kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından emekli, maluliyet, dul ve yetim aylığı alanların Türkiye sınırları içerisinde sahibi oldukları binaların mesken olarak kiraya verilmesinden elde konut kiralarına” indirgendi. Demek ki konut kira geliri elde edenler, bütçe açıklarının oluşmasındaki önemli etkenlerden birisiydi. Aslında burada emekliler içerisinde bir sınırlama yaparak istisna kapsamına girenler daha da daraltılabilirdi. Örneğin, emlak vergisinde olduğu gibi, konutun alanının 150 metrekareyi geçmemesi, emekli maaşının dışında başka gelirlerinin olmaması gibi koşullar da getirilebilirdi. Neyse ki teklifi hazırlayanların aklına bunlar gelmemiş.

Yazılarımda maddenin mevcut şeklini, tacir ve serbest meslek erbabına bu istisnanın tanınmamasının eşitsizliğe yol açtığı, mükellefin tüm gelirlerinin vergi tarifesinin üçüncü diliminde ücretliler için geçerli tutarı aşmama koşulunun karışıklığa ve mükelleflerin yanılmasına yol açtığı gerekçeleri ile eleştirirken, bunları gidermek yerine eşitsizliği artıran bir düzenleme önerilmesi, bence yanlış olmuştur.

Öte yandan teklifte “Kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından” söz edilmesi, yabancı emekli kurumlarından emekli maaşı alanlarla mülga Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20. maddesine göre varlıklarını sürdüren Sandıklardan emekli geliri elde edenlerin de bu istisna kapsamı dışına atıldığını göstermektedir.

Bu teklifin gerekçesi yoktur. “Bu şekilde düzenlenmiştir” açıklaması gerekçe değildir.

Kamuoyuna yansıyan etki analizine göre, 2024 yılında 1 milyon 985 bin 950 mükellef bu istisnadan yararlanmış. Düzenlemenin ardından sayının 500 binin altına düşmesi bekleniyormuş. 2026 yılında elde edilen gelirlere uygulanması öngörülmesi nedeniyle 2027 yılı için bugünkü verilere göre yaklaşık 22 milyar lira gelir etkisi bekleniyormuş.

Açıkça yazılmamış olan yürürlük maddesinde, bu düzenlemenin 1.1.2026’da uygulanacağı söylenmekle birlikte, bu tarihten sonra elde edilen gelirlere mi uygulanacağı, yoksa bu tarihten sonra verilen beyannamelere mi uygulanacağı açık değildir. “Beyannamelere” uygulanacak yorumunu benimserseniz 2025 yılında elde edilen konut kira gelirlerine de değişikliğin uygulanacağı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ancak “yürürlük” maddesinin bir bütün olarak yorumundan 2025 yılı konut kira gelirlerine uygulanmayacağı sonucuna ulaşmak mümkündür.

Yasa maddelerini yoruma gerek bırakmayacak şekilde açık ve net yazmak, çok zor mudur, bilmiyorum.

Faizle alınan konutlar

Teklifle getirilmek istenilen bir diğer düzenleme ise Gelir Vergisi Kanununun “kiraya verilen mal ve haklar için yapılan ve bunlara harcanan borçların faizlerinin” kira gelirlerinden düşülmesi izin veren düzenlemesinin kapsamından konutların çıkartılmasını öngörüyor. Teklif yasalaşırsa konut edinmek için yapılan borçlanmaların faizleri, bu konutların kiraya verilmesi halinde kira gelirinden düşülemeyecek. Bu değişiklik 2026 Mart ayında verilecek beyannamelerde de uygulanacak. Bir başka deyişle 2025 yılı kira gelirlerinin matrahının hesabında da uygulama alanı bulacak.

Bu değişikliğin gerekçesi kiraya verilen gayrimenkulü kredili veya kredisiz alan kişiler arasında vergi yükü açısından farklılık ortaya çıkmasına dayandırılmıştır. Gerekçeye göre; “maddeyle, gerek bu farklılığın ortadan kaldırılması gerekse tasarrufların üretken yatırımlara yönlendirilmesi ve servet edinimi için katlanılan borç giderlerinin vergiye tabi gelirin tespitinde gider olarak dikkate alınmak suretiyle vergi matrahında neden olduğu erozyonun önlenmesi sağlanmaktadır”. Peki aynı gerekçe, kredi ile işyeri alıp kiraya verenler için de geçerli değil mi? Bir eşitsizliği bir başka eşitsizlikle gidermiyor muyuz?

Üstelik burada, geçmişte kanunun tanıdığı bu hakkı da dikkate alarak kredi ile konut alıp kiraya verenlerin ve henüz kredi borcu bitmemiş olanların kazanılmış hakları dikkate alınmamaktadır. Bu düzenleme onlar için bir sürpriz, bir mali goldür. Hukuk devletinin vergi sisteminin mükelleflere gol atmaması gerekir. İhtirazi kayıtla yargıya taşınması muhtemel bu konuda Meclis’te bir düzenleme yapılmazsa, hukuk devleti ilkesinin temeli olan hukuki istikrar ve hukuka güven ilkeleri karşısında, Anayasa Mahkemesi’nce “2025 öncesi kredi kullanarak konut edinenler yönünden” iptali pek muhtemeldir.

Etki analizine göre, bu düzenlemeden gelecek yıl 1,6 milyar lira gelir geleceği tahmin ediliyor. Ufacık bir kamu tasarrufu ile elde edilebilecek, kamu gelirleri içerisinde bir damla bile etmeyecek bu tutar için hukuk ilkelerini zedelemeye gerek var mı? Bilmiyorum. Konu şimdi yasa koyucunun takdirinde.


Kaynak:Bumin Doğrusoz / Ekonomim.com