|
Deprem Bölgelerinde ‘Gideri Erken Yazdın’ İncelemeleri Yanlış Olur
Son dönemde üst üste gelince aşağıda üç başlığı ilgilendiren konuda yazma gereği hissettim. 1 Bir kısım uygulayıcıların Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurul Kararından hareketle sigorta primlerinin ödenmese de gider yazılabileceğini iddia eden görüşü. 2 Kıdem, ihbar, işe iade tazminatları için tahakkuk ettirilmesinin yetmediği ödenmesi de gerektiği yönünde mali idare görüşü. 3 Deprem bölgelerinde mücbir sebep nedeniyle tahakkuk ettirilmiş sigorta primlerini ödeyememiş olan, taksitlendirilmiş ve yeni vade belirlenmiş bu tutarları ödenmeden gider yazanların incelenmesine dönük hazırlık yapıldığı haberleri. İlk etapta çelişki gibi gelecek ama açıkladığımda anlaşılacaktır. Sigorta primleri ödenmese de gider yazılabilir. Sosyal sigorta primleri ödenmedikçe gider yazılamaz. Bir gazete yazısı sınırlarında olduğu için meramımı olabildiğince kısaca anlatmaya çalışacağım. ‘Ödemeden gider yazılamaz’ incelemeleriGelir Vergisi Kanunu'nun 40. maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendindeki parantez içi ifade: “Bu primlerin ve aidatın istirdat edilmemek üzere Türkiye’de kain sigorta şirketlerine veya emekli ve yardım sandıklarına ödenmiş olması ve emekli ve yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz bulunmaları şartıyla” şeklindedir. Bu ifade nedeniyle uzunca bir süre sigorta primlerinin ödenmedikçe gider olarak dikkate alınamayacağı iddia edilmiş, bu yönde tarhiyatlar yapılmış, yargıya intikal eden konularda iki yönde farklı kararlar verilmesi üzerine konu içtihatların birleştirilmesi suretiyle çözülmüştür. Sosyal sigorta mevzuatında değişiklik yapıldıSigorta primleriyle ilgili olarak gider olarak dikkate alabilmek için “fiilen ödenmiş” olması zorunluluğu ilk olarak, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı sonrasında, 1.12.1993 tarih ve 3917 sayılı kanunun birinci maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 80. maddesinde yapılan değişiklikle getirilmiştir. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80 maddesinin üçüncü fıkrası, “Kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamaz” şeklindedir. Aynı hüküm 506 sayılı Kanun sonrasında yürürlüğe giren 31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88. maddesinin 11. fıkrasında da aynen korunmuştur. Danıştay İBBK kararı bu konuda boşa düşmüş olduAşağıda paylaşacağımız, tüm taraflar için bağlayıcı, bir nevi kanun hükmü gibi dikkate alınması gereken Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararına göre, Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinde geçen “ödenmiş olması” ifadesi nakden veya hesaben ödeme şeklinde anlaşılmalıdır. Tam bu nedenle Sosyal Sigortalar Kanununda ayrı bir düzenlemeyle fiili ödeme şartı getirilmiştir. DİBKK GVK 40/3 için halen geçerliGelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendinde de 40/ 2 gibi ödenen ifadesi yer almaktadır. Bu konuda 40/2’de olduğu gibi ayrı bir kanuni düzenleme de mevcut değildir. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurul Kararındaki yorum ve açıklamalar aynen bu bent için de geçerlidir. Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 23.01.1992 tarih ve Esas No.: 1990/3, Karar No.: 1992/1 sayılı kararı özetle aşağıdaki gibidir. “Vergi sistemimizde "ödeme" tabiri, geniş kapsamlı bir tabir olup, hesaben ve nakden ödemenin ikisini de kapsamaktadır. Hesaben ödeme, ödemenin para olarak yapılması yerine muamelenin birtakım hesaplara kaydedilmesidir. Bu hesapların verdiği netice de bir kıymet ifade eder. Bu nedenle sigorta primlerinin gider yazılabilmesi için tahakkuk ettirilmiş olması, yani Sosyal Sigortalar Kurumunun alacaklandırılmış olması yeterlidir. …Bilançonun pasifinde yer alan tahakkuk etmiş sigorta primlerinin, yani borçların ödenmemiş olduğundan bahisle gider olarak indirilmemesi, gelirin gerçekliği ve verginin dönemselliği ilkelerine de aykırı düşer. Yasa koyucu, ticari kazancın tespitinde genel ilke olan tahakkuk esasından ayrılarak, ancak ödenmiş bulunması halinde gider olarak indirileceğini kabul etseydi, bunu açıkça ifade eden bir deyim kullanırdı. Bunu da Gelir Vergisi Kanunu’nun 40 inci maddesinde değil, Vergi Usul Kanununun 192 ve 194 üncü maddelerinde istisnalar olarak hükme bağlardı. Açıklanan nedenlerle işçi ücretlerinden kesilerek Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenmesi gereken işveren ve işçi sigorta primlerinin tahakkuk ettirildikleri yılda gider yazılması gerekeceğinden,’’ Yukarıda da ifade edildiği üzere, GVK’deki ifade bu şekilde yorumlandığı için 506 sayılı Kanunda ayrı bir düzenleme yapılmış, aynı düzenleme 5510 sayılı Kanunda da aynen muhafaza edilmiştir. Gelir ve Kurumlar Vergileri açısından tahakkuk ilkesi geçerliliğini muhafaza etmektedir a. Gelir Vergisi Kanunda 40. Maddenin ikinci fıkrasının 2. bendinde geçen ödeme ifadesi nakden veya hesaben ödeme anlamındadır. Aynı ifade GVK 40/3’te de ( ödenen tazminatlarla ilgili olarak ) aynen yer almaktadır. b. GVK’deki ödeme ifadesinin fiili ödeme anlamına gelmediği DİBKK ile kesinliğe kavuştuğu için Sosyal Sigorta mevzuatında ayrı bir düzenleme yapılmak zorunda kalınmış olup sosyal güvenlik primlerinin giderleştirilmesinde bu düzenlemeye dayanılarak fiili ödeme aranmaktadır. GVK 40/3’ le ilgili ödenmedikçe gider yazılamayacağı yönünde özel bir düzenleme yoktur. Bu nedenle GVK’nın 40/3 . maddesi kapsamına girdiği iddia edilen ödemelerde tahakkuk ettirilmiş olması yani hesaben ödenmiş olması yeterlidir. c. Sosyal güvenlik mevzuatındaki ödenmedikçe gider yazılamayacağı yönündeki düzenlemeye rağmen, 174 sayılı Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nin C bölümünde yapılan açıklama ile doğru bir şekilde, aralık ayına ilişkin ücretler üzerinden bir sonraki yılın ocak ayında beyan edilerek, kanundaki vadeye uygun olarak fiilen ödenen sigorta primlerinin dönemsellik gereği ilgili olduğu aralık ayı gideri olarak kabul edilmesi yönünde uygulamaya yön verilmiştir. d. Deprem bölgesinde bahsedildiği gibi incelemeler planlanıyorsa bu kararın tekrar gözden geçirilmesinin, vazgeçilmesinin daha doğru ve hukuki olduğunu düşünüyorum. Kaynak:Zeki Gündüz / Dünya Gazetesi |