Torba Yasa Beklentisinde Son Durum
(06.02.2023)
Kesinleşmiş borçların yıllık yüzde 9 faizle yapılandırılması, dava aşamasındaki borçlar, matrah ve vergi artırımı, stok...

Kesinleşmiş borçların yıllık yüzde 9 faizle yapılandırılması, dava aşamasındaki borçlar, matrah ve vergi artırımı, stok, kasa - ortaklar cari hesap düzeltmeleri ve diğer düzenlemelerin yer aldığı Yeni Torba Yasa Teklifi’nin bu hafta içerisinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek yasalaşması bekleniyor.

Geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülerek kabul edilen Teklifle ilgili olarak bize ulaşan bilgiler ile sosyal medyada yaşanan tartışmalar, Teklifte yer alan düzenlemelerin iş dünyası başta olmak üzere kamuoyunun büyük bir kısmının beklentilerini karşılamadığını gösteriyor. Özellikle bazı düzenlemelere ciddi itirazlar var. Bize göre, iş dünyası ve kamuoyundan gelen itiraz ve taleplerin Genel Kurul aşamasında gözönünde bulundurulmasında fayda var.

Bu talepleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

2022 hesap dönemi matrah/vergi artırımı kapsamına dahil edilmeli!

Torba Yasa Teklifinde 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılları için yıllık gelir ve kurumlar vergisi ile KDV ve gelir/kurum stopaj beyanları için matrah ve vergi artırımı yapılması öngörülüyor. Ancak, beklenilenin ve istenilenin aksine 2022 yılı matrah ve vergi artırımı kapsamında değil.

 

Maliye, gelir ve kurumlar vergisi beyanlarının henüz verilmemiş olması nedeniyle 2022 yılının matrah ve vergi artırımı düzenlemesi dışında bırakılmasını istiyor. Buna karşılık, iş dünyası ve kamuoyunun büyük bir kısmı ise, en fazla zorluğun ve bilançolardaki bozulmaların 2022 yılında yaşandığını belirterek, 2022 yılının matrah ve vergi artırımı düzenlemesi kapsamına alınmasını ısrarla talep ediyor. Öyle ki, bu talepler, Sayın Cumhurbaşkanımıza da iletilmiş bulunuyor.

Peki, 2022 yılı matrah ve vergi artırımı düzenlemesi kapsamına alınabilir mi?

Evet, alınabilir. Nasıl mı? Zaten kurumlar vergisinin çok büyük bir bölümünü bankalar, sigorta şirketleri ve halka açık şirketler ödüyor, ancak söz konusu matrah ve vergi artırımı düzenlemelerinden yararlanmıyorlar. 2022 yılı KDV beyanları ve ilk 9 aylık geçici vergi beyanları ile 2022 yılı ciroları Maliye’nin elinde. Bunlardan hareketle içinde iblağ ve mukayeselerin olacağı bir hesaplama ve getirilecek ekstra sınırlamalarla (yüzde 100 zarar reddi, iade ve mahsup reddi vb.), 2022 yılı da matrah ve vergi artırımı kapsamına alınabilir. Ancak, bu yapılırken hem hazinenin hem de mükelleflerin menfaatleri arasındaki denge mutlak suretle korunmalı.

Yazılı basına yansıyan son haberler, 2022 yılının dahil edileceği doğrultusunda!

Hafta sonu yazılı basına yansıyan son haberler, 2022 yılının matrah ve vergi artırımı düzenlemesi kapsamına alınması için Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın gerekli çalışmalara başladığı doğrultusunda. Bizim görüşümüz de, Torba Yasa Teklifi’nin kamuoyu gündemine girdiği tarihten bu yana 2022 yılının matrah ve vergi artırımı düzenlemesi kapsamına alınması gerektiği yönünde.

Ne olacağını hep beraber bekleyip göreceğiz!

Matrah ve vergi artırımını ihlal edenlere mahsup hakkı verilmeli!

Diğer bir talep ise, daha önce 7326 sayılı Kanun kapsamında matrah ve vergi artırımında bulunup da, taksitlerini süresinde ödeyemeyerek ihlal eden mükelleflere 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin olarak yapacakları yeni matrah ve vergi artırımları nedeniyle tahakkuk eden vergilerden, 7326 sayılı Kanun kapsamında aynı yıllara ilişkin olarak yaptıkları matrah ve vergi artırımları nedeniyle ödedikleri tutarları mahsup etme imkanı verilmesi ile ilgili.

Son derece doğru ve haklı bir talep. Ancak, Torba Yasa Teklifi’nde, maalesef bu talebi karşılayan yani bu şekilde yapılacak mahsuba imkan veren bir düzenleme bulunmuyor. 

Bize göre, geçmişte 7326 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan ancak taksitlerin süresinde ödenememesi nedeniyle matrah ve vergi artırımları bozulan mükelleflerin, daha önce ödedikleri taksit tutarlarını, aynı yıllara (2018, 2019, 2020) ilişkin olarak yeni düzenlemeye göre yapacakları matrah ve vergi artırımları nedeniyle tahakkuk eden vergilerden mahsup edebilmelerine imkan sağlanmalı. Bu son derece hakkaniyetli bir uygulama olur. Hem de, aynı yıllara ilişkin olarak yapılacak matrah ve vergi artırımları için mükerrer vergi de ödenmemiş olur. Benzer bir mahsup yöntemi, kesinleşmiş borçların yeniden yapılandırılmasında da uygulanıyor.

Başvuru ve ilk taksit ödeme süreleri uzatılmalı!

Torba Yasa Teklifi’nde, yapılandırma ve diğer başvuruların 30 Nisan 2023, ilk taksit ödemelerinin ise 31 Mayıs 2023 tarihine kadar yapılması öngörülüyor. Teklifte ayrıca Cumhurbaşkanımıza bu süreleri birer ay uzatma yetkisi veriliyor. Cumhurbaşkanımız bu yetkisini kullandığı takdirde (ki daha önce kullandı), başvuru süresi 31 Mayıs’a, ilk taksit ödeme süresi ise 30 Haziran’a uzuyor.

Buraya kadar bir sorun yok ancak belirtilen tarihler arasında HEPİMİZİ OLDUKÇA YOĞUN VE ZOR BİR SÜREÇ BEKLİYOR. Mart ayında 2022 yılı yıllık gelir vergisi, Nisan ayında ise 2022 hesap dönemi yıllık kurumlar vergisi beyannameleri verilecek, KDV ve diğer beyannameleri saymıyorum. Ayrıca, 23 MART – 21 NİSAN ARASI RAMAZAN AYI, 21 – 23 NİSAN ARASI RAMAZAN BAYRAMI, 14 MAYIS İSE GENEL SEÇİMLER.

Yani, TAKVİM OLDUKÇA YOĞUN VE SIKIŞIK! Sizce Cumhuriyet tarihinin en büyük borç yapılandırmasının yapılacağı ve rekor katılımın beklendiği bu Torba Yasa düzenlemeleri ile ilgili olarak yukarıda belirtilen yoğun ve zorlu sürece yapılandırma ve diğer başvurular ile ilk taksit ödemelerinin dahil edilmesi doğru mu? Sadece bize göre değil, herkese göre doğru değil.

Bu konuda iş dünyası ve kamuoyunun beklentisi; BAŞVURU SÜRESİNİN 30 HAZİRAN, İLK TAKSİT ÖDEME SÜRESİNİN İSE 31 TEMMUZ OLARAK BELİRLENMESİ. Bu beklentiye, Teklifin Genel Kurul görüşmeleri sırasında karşılık verileceğini düşünüyorum.

Vergi artırımı kapsamına ÖTV de dahil edilmeli!

Son dönemlerde özellikle otomotiv sektöründe yapılan vergi incelemeleri giderek artmaya başladı. Matrah ve vergi artırımı kurumlar vergisi, gelir vergisi, KDV ve stopaj yönünden yapılan vergi incelemelerini durdursa da, ÖTV yönünden yapılan incelemeleri durdurmuyor. Çünkü, ÖTV için matrah ve vergi artırımı yapılamıyor.

Gelinen bu son süreçte, ilgili sektörlerde, ÖTV’nin matrah veya vergi artırımı düzenlemesi kapsamına alınmasını talep ediyor.

İş dünyası SGK primleri için vergi artırımı benzeri bir düzenleme istiyor!

Son yıllarda SGK ile işverenler arasında yaşanan ihtilaflar yargıda ciddi iş yükü oluşturmaya başladı. Bu ihtilaf ve dava sayısının giderek artacağı ifade ediliyor. Ayrıca, bu durum, Kurum ile işverenler arasındaki ilişkileri de olumsuz etkiliyor. Bu nedenle, kurum – işverenler arasındaki ilişkiyi olumsuz etkileyen bu hususun kısa yoldan çözüme kavuşturulmasında fayda var.

İş dünyası, söz konusu ihtilafların çözümü açısından, SGK primlerine de, vergideki matrah ve vergi artırımına benzer bir düzenleme getirilmesini talep ediyor. Bu şekilde, hem bu ihtilafların önüne geçilebileceği hem de bütçeye ciddi miktarda kaynak sağlanabileceği ifade ediliyor. 

Cari hesap düzeltmeleri kaynaklı bilanço olumsuzluğu giderilmeli!

İş dünyası ve özellikle kamu ihalelerine giren şirketler, geçmiş yapılandırmalarda cari hesap düzeltmeleri nedeniyle 296 no.lu hesapta muhasebeleştirilmesi uygun görülen tutarların, bilanço rasyolarını olumsuz etkilememesi için, bu tutarların geçmiş yıl karlarından mahsup edilmesine ve bu işlemin de kar dağıtımı sayılmamasına ilişkin yeni bir düzenleme talep ediyorlar. Ki, bu husus hemen yerde yüksek sesle dile getiriliyor. Bu şekilde yapılacak bir düzenlemenin bağımsız denetime tabi şirketler başta olmak üzere kredi kullanan şirketleri ve kamu ihalelerine giren şirketleri oldukça rahatlatacağı ifade ediliyor.  

Yüzde 5 uyumlu mükellef indirim yüzde 15’e yükseltilmeli!

Ne zaman böyle bir Torba Yasa Teklifi gündeme gelse, kamuoyunda vergiye uyumlu mükelleflere sağlanan özel bir uygulama olup olmadığı hususu da otomatik olarak tartışılmaya başlanıyor. Hemen belirtelim, bu konunun gündeme gelmesi son derece normal!

Evet, vergi uygulamasında vergiye uyumlu mükelleflerle ilgili özel bir düzenleme var. Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 121. Maddesinde yer alan bu düzenlemeye göre; ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle gelir vergisi mükellefi olanlar ile kurumlar vergisi mükelleflerinden gerekli şartları taşıyanlar, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannameleri üzerinden hesaplanan verginin yüzde 5'ini, ödenmesi gereken gelir veya kurumlar vergilerinden indirebiliyorlar. Yüzde 5 diye küçümsemeyin, bu şekilde hesaplanan tutar, hesaplanan vergi tutarının büyüklüğüne göre ciddi miktarlara ulaşabiliyor. Bu nedenle, ilgili düzenlemede buna bir üst sınır bile konulmuş bulunuyor! 1 Ocak 2023 tarihinden itibaren verilecek yıllık gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinde bu tutar en fazla 4 milyon 400 bin TL olabiliyor.

İş dünyası ve kamuoyu, bu yüzde 5 indirim oranının yüzde 15’e yükseltilmesini istiyor. Bize göre de, hazır Torba Yasa Teklifi Meclis Genel Kurulu’nda görüşülürken, vergiye uyumlu mükelleflere sağlanan bu yüzde 5 indirim oranı, yüzde 15’e yükseltilebilir. Bize göre de, bu oranın yüzde 15’e yükseltilmesi lazım.

Grup şirketlerdeki fiktif sermaye sorunu çözümlenmeli!

Geçmişte çeşitli nedenlerle şirketler arasında ortaya çıkan karşılıklı iştirak yapıları, şirketlerin bilançolarında “fiktif sermaye” durumu yarattı, yaratmaya da devam ediyor. Aslında bir borç verme işlemi olmasına karşılık, bu işlemler kayıtlarda iştirak olarak izleniyor. Ancak, bu tutarlar finansal tabloların şeffaflığını ve anlaşılabilirliğini olumsuz etkiliyor. Bu durumda olan grup şirketleri, bilançolarını, fiktif sermayeleri yok ederek, gerçek ortaklık ve sermaye yapılarını gösterir hale getirmek istiyorlar. Bunun en kestirme yolu ise, geçici bir düzenleme yapılarak, bir defaya mahsus olmak üzere gerektiğinde düşük oranda (örneğin, yüzde 1) bir vergi alınarak bu sorunun çözümlenmesi.

Kar payı stopaj artırımında oran yüzde 15 değil, yüzde 10 olmalı!

Önceki yapılandırma düzenlemelerinin hemen hemen tamamında, şirketlerin kar payı dağıtımlarına ilişkin stopajlar, gelir ve kurumlar vergisi stopaj vergi artırımı kapsamı dışında bırakılıyordu. Bu kapsamda yapılan vergi incelemelerinde ise, kurumlar vergisi matrah artırımı yapılmış olsa dahi, özellikle transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yapıldığı iddiasıyla vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi stopajı tarhiyatları yapılıyordu. Bu da, kurumlar vergisi yönünden matrah artırımı yapmış olan şirketlerin haklı şikayetlerine neden oluyordu.

Yeni Torba Yasa Teklifi ile, kar payı dağıtımlarına bağlı stopajlar ile ana merkeze aktarılan tutarlara bağlı ödemeler üzerinden yapılan stopajlar da, kurumlar vergisi stopaj artırımı kapsamına alınıyor, ayrıca, bu kapsamda kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı ödemeler üzerinden yapılması gereken stopajlarla ilgili olarak vergi artırımı yapanların kurumlar vergisi yönünden de mutlak suretle matrah artırımında bulunmaları gerektiği belirtiliyor. Şirketler açısından son derece önemli ve olumlu bir düzenleme.

Yalnız Teklifte, kar payı stopaj artırımından, ilgili yıllar için kurumlar vergisi yönünden artırılan matrahların yüzde 80‘inden az olmamak üzere belirlenen tutarlar üzerinden yüzde 15 oranında hesaplanan verginin ödenmesi halinde yararlanılabileceği belirtiliyor. Ancak, 4936 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, 22 Aralık 2021 tarihinden itibaren kâr payında stopaj oranı yüzde 15’den yüzde 10’a indirilmiş bulunuyor. Burada oran konusunda bir atlamanın söz konusu olmadığı, kanundaki standart oran olan yüzde 15’in esas alındığı anlaşılıyor. Teklifte kar payı stopaj artırımında vergiye uyumlu mükellefler için farklı bir oran belirlenmesi de söz konusu değil. Bize göre, kar payı stopaj artırımında oranın yüzde 15 değil, yüzde 10 olması gerekiyor. Dolayısıyla, Teklifte bu doğrultuda bir oran değişikliği yapılmasında fayda var.

İmar barışı talepleri karşılıksız bırakılmamalı!

Ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar maalesef ülkemizin bir gerçeği! Bu yapıların sayısı sadece büyükşehirlerimiz bile dikkate alındığında, tahmin edilenin çok çok üzerinde. Peki, bu yapılarla ilgili ne yapılması lazım? Ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapıların tamamı yıkılabilir mi? Kesinlikle hayır, bunların tamamı milli servetimiz, insanlarımızın yıllarca her şeyden kısarak yaptıkları tasarrufları. Bu yapılar, elektriği, suyu, doğalgazı yani her şeyi bağlanmış, şu an kullanılır durumda ve kullanılıyor. İmara aykırı, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı yapılarla ilgili olarak vatandaşların devletle ihtilaflı durumunun ortadan kaldırılması, bu yapıların kayıt altına alınarak bunlara yasallık kazandırılması, yani yeniden İmar Barışı'nın sağlanması şart! Kaldı ki, sayıları 4 milyonu bulan vatandaşlar uzunca bir süredir Sayın Cumhurbaşkanımız ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’mızdan imar barışı ile ilgili yeni bir düzenleme yapılmasını talep ediyor.



Kaynak: Abdullah Tolu / Ekonomim.com