Sermaye Kaybı Nedeniyle Sermaye Artırımında Yeni Düzenleme
(14.11.2022)
Resmi Gazete’nin 8 Kasım 2022 tarihli sayısında yayımlanan Ticaret Bakanlığı Tebliği’ne göre sermayenin üçte ikisinin...

Resmi Gazete’nin 8 Kasım 2022 tarihli sayısında yayımlanan Ticaret Bakanlığı Tebliği’ne göre sermayenin üçte ikisinin kaybı veya zarar nedeniyle borca batık olma durumlarında sermaye artırımı yapılırken, henüz itfa edilmemiş döviz cinsi borçlar nedeniyle oluşan kur farklarının tamamı ile son iki yıla ilişkin amortisman, kira ve personel giderlerinin yarısının dikkate alınmayabileceğine ilişkin 15 Eylül 2018 tarihinde yayınlanan tebliğ düzenlemesindeki süre bir yıl daha uzatılmıştır. Bu hükümden yararlanmak isteyen sermaye şirketleri, 1 Ocak 2024 tarihine kadar bu işlemi yapabilecekler.
 
KANUN DÜZENLEMESİ
 
Türk Ticaret Kanunu’nun 376. maddesi uyarınca sermayenin 2/3’ünün kaybı nedeniyle teknik iflas durumuna giren şirketlerin sermaye artırımı yapabilmeleri için çok basit bir anlatımla artırılan sermayenin 1/2’sinden fazla bir öz varlık tutarına ulaşılması gerektiği öngörülüyor. Bu hüküm nedeniyle sermaye kaybının tamamlanmasını hedefleyen şirketlerin önüne iki yol çıkıyor; ya önce kaybedilen sermaye tutarı kadar sermaye azaltımı yapılması ve sonra sermaye artırımı yapılması veya TTK 376’da öngörülen şartın yerine gelebilmesi bakımından daha yüksek oranda bir sermaye artırımı yapılması. Aksi durumda ise şirketlerin sermaye artırım kararları tescil edilmediğinden sermaye artırımı yapamamaları ve durumun daha da kötüye gitmesine bir anlamda seyirci kalınması gibi bir durum ortaya çıkıyor.
 
Literatürde ve yargı kararlarında da bu konuda genel ekseriyet kazanan görüş, mevcut düzenlemenin üçüncü kişileri koruyucu mahiyette olduğu yönündedir. Bunun gerekli olmadığı, bu şarta bakılmaksızın da sermaye artırımı yapılabilmeli şeklinde az sayıda da olsa görüşler bulunuyor.
 
Sermaye artırımı için 376. maddede belirtilen hükmün gerekliliğini savunan görüşlerin dayandığı temel felsefe, nominal sermayenin şirketlerin durumunu gösteren en kolay ve görünür delil durumunda olduğundan, ilişkide bulunan üçüncü şahısların yanıltılmamaları bakımından bu şartın yerinde olduğu yönündedir.
 
DEĞERLENDİRME
 
Bizim bu konuya ilişkin değerlendirmemiz ise azınlık görüşe daha yakındır. Şirketlerin durumuna ilişkin teknik değerlendirme esasen öz varlığa bakılarak yapılabilir. Şirketlerin eğer bir bilgi paylaşmaları gerekiyorsa her yıl bir önceki yıl öz varlıklarına ilişkin durumlarını da paylaşmaları bu konuda yeterli olabilir. Buna ilişkin bir düzenleme daha yerinde olabilecek.
 
Bu konuda bir ara çözüm olarak 2018 yılında yayınlanan tebliğ ve bu tebliğin Geçici 1. Maddesi’ne 26 Aralık 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ ile eklenen hükümle birlikte kur farkı zararlarının tamamı ile son iki yıla ilişkin tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar  ve personel giderleri toplamının yarısının dikkate alınmayabilmesine imkan sağlanarak ciddi bir adım atıldı. Bu hükmün süresinin bir yıl daha uzatılması da yine bu konuda önemli ve değerli bir adımdır. Hatta bir adım daha ileri gidilerek bu hükmün kalıcı hale getirilmesi de değerlendirilmeli.
 
Bu hükmün bir yıl daha uzatılmış olması son derece önemlidir. Bu düzenleme ile geçen yazımızda açıkladığımız üzere sermaye azaltımında uygulanacak hükümler birlikte değerlendirildiğinde daha az hasarlı ve işletmeleri koruyucu bir sonuç sağlanmıştır.



Kaynak: Osman Arıoğlu / İto Haber